𖤐 ~19~ 🧸

694 63 25
                                    


Sabahın köründe, üzerimde krem rengi bir hırka ve mavi renkli bir pijamayla ellerimi korkuluğa yaslamış, gözlerim hafif kapalı havayı hissediyordum yüzüme vuran rüzgarla. Yeni kalkmıştım ve telefonum vardı cebimde, çatıdaki masaya koyduğum yarısı içilmiş kahve de benimle birlikteydi. Onunla gerçekten evlenmemin üzerinden, o geceden bir hafta daha geçmişti ve bebeğimizin iki aylık olmasına tam bir hafta kalmıştı sadece.

Saçlarım arada rüzgarın etkisiyle ucuşurken, cebimdeki telefonu aldım ve girdim sohbetlerime, elim uzun süredir görüşmediğim adamın numarasına gitti.
'Vay Jisung, uzun zamandır yoktun kardeşim?'
'Kes sesini embesil, neler neler geldi başıma.'
'yalnız Jisung, geçen telefondan sonra iyi miydin? Annen bir şey yapmadı değil mi?..'
'önemli olan o değil Changbin. Bize gel, konuşalım.'
'tamam, çatıya, değil mi?'
Cevap vermeden telefonu yüzüne kapattığımda derin bir nefes vererek baktım gökyüzüne, zaman oldukça hızlı geçiyordu gerçekten.

Aklıma o sırada şahit olduğum bir kaza takılmıştı, çığlıklar, sirenler ve gecenin yıldızları altında ezilen beyaz araba. Etrafta gezen polisler ve bir ambulans, herkesin aceleci davranması, etrafı saran meraklı gazeteciler, çıkarılmaya çalışılan kişiler. Onların adına üzülmüştüm o gün, 14 yaşında arkadaşlarımla okul çıkışından beri sokakta eğlenirken. Tam bu meseleyi düşünürken belime birisi sarılmıştı hızla ve nefesini ensemde hissetmiştim.

Arkamı dönme gereği duymadan başımı hafif geriye attım ve güldüm.
"Sabah selamı mı vermeye geldin kocacığım?"
"Cicim aylarındayız ha?.."
"Hep öyle değil miyiz?"
"Haklısın."
"Seninle evleneceğimi falan düşünmezdim, korktum kararlı olmandan. Çok gözü karasın."
"Çok tehlikelisin bu aralar."
"Hep öyleydim."
Arkamdan kıkırdamıştı bundan eğlenir gibi ve bende arkama dönmeye çalıştığımda gevşetmişti kollarını.

Artık hafif çatık kaşlarla izliyordum yüzünü birbirimize çok yakınken.
"Bana bak Kızıl, benden sakladığın bir şey var?.."
"Bir şey mi? Sadece bir şey mi?"
"Farkındasın ve bana anlatmıyorsun yani."
"Sana anlatacak kadar dayanıklı değilim, özellikle, hiç Minho'dan nefret ettiğimi biliyor muydun?"
"Minho, neden nefret ediyorsun kendinden? Neden?"
"Bilmen gereken bir şey değil."
"Ama Minho'yu, kendini sevdiğini sanıyordum."

"Minho değilim ki şuan."

"Ne?"

"Lee Know'um ben Sungie, WenYin'im ben, ben Minho olmaktan korkuyorum. Uzun süredir Minho olmayı bırakmıştım, senle tanışana kadar."

Dediklerinden pek bir şey anlamamıştım gözü bulutlara dönmüşken ve sıkılmış bir tonla konuşurken, kelimeler ağzından zor çıkıyordu ve çekiniyordu bundan. Bunu mecazi olarak söylediğini düşünüp gülsem de ciddi hali beni tedirgin ediyordu, bir yandan Changbin'in de gelmek üzere olduğu aklıma takılmıştı.

"Sana küçük bir şey söyleyeyim mi?"

"Söyle, evlendiğim adamın ne olduğunu bilmek istiyorum."

Yürüyerek masanın kenarındaki sandalyeye oturmuştu yayılarak, üzerindeki saten pantolon ve kısa kollu siyah tişört ile.

"Dangjin'e taşınmadan bir gün önce, 2019'da yani, doktora gitmiştim. Bitkindim, yorgundum, üzerimdekini atmak istiyordum. Bana, kişilikli olduğumu söylemişti. Büyük bir travmam olduğunu, bunun yüzünden ve hasta olduğum için, kişilik ayrılması yaşadığımı söyledi bana. Bir Lee Know, bir de Minho vardı, bir de, asla karşıma çıkmayan, Rhino."

"İnan, Rhino karşına çıksın istemezsin. WenYin'i o gün Kumarhanede ismiyle tanıdın ve onun ben olduğumu söyledim sana, WenYin Rhino demek. Eğer onunla karşılaşırsan, geçen seni orada gördüğümde delirip bağırdığım gibi, konuşmak bile istemiyorum gerisini."

Suffer With Me ~ Minsung Omegaverse Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin