"Evet dostum bende rüyayı ilk gördüğümde biraz kendimden korkmuştum. Rüyanın devamında, doktor cümlelerini söyledikten sonra hastane yatağında yatarken konuşmaya çalıştım. Hiçbir şekilde sesim çıkmadı. Sadece dudaklarımı oynatabiliyordum. Ve hazır ol en garip yanını söylüyorum. Doktora teşekkür ederim yazılı bir kağıt uzattım. O esnada içim bir garip oldu. Uyanmaya yakınken huzur hissettim. Başka bir benliğim bu durumdan mutluluk duyuyor gibiydi. Sanki bir parça taşımak zorunda olduğu yükten kurtulmuş hissediyor. Artık insanlara cevap verme zorunluluğu olmadığı için rahatlamıştı. Sessizlik bir kale edasıyla beni koruyor gibiydi. Kendi bilinçaltım da kendime cevabım bu olmuştu. Bu durumlardan bıkkınlığım en ağır psikoz gibi gözlerimin önüne seriliyordu" dedi.
Masaya hafiften yaslandım. Öne doğru eğildim. Bir an sessizleşti. Ve benim bu anlattıklarına nasıl bir tepki cevap vereceğimi beklemeye koyuldu. "Devamı var mı? Yoksa burada noktalıyor musun?" dedim. Eğer bu kadarsa kafanda en rahatsız olduğun meseleleri yorgunluğunun üstüne en derin düşüncelerinin arasında rüya alemine geçmek, bıkkınlığınla sarmalanmış, korkutucu garip hikayelerin ortasına düşürmüş. Tuhaf bilinçaltı öngörülerinde seyahate çıkmışsın. Dünyanın merkezine yolculuk gibi. Düşüncelerinin en karanlık noktasina erişmişsin dedim. Gülümsedi ve bir yapımcıya anlatsa belkide güzel bir eleştiri, taşlama yapan filmin açılış sahnesi olur diye espiri yaptı. Türü de kara mizah olur olarak tamamladı. Aslında melankolik yapılmış eserler, gerçeğin keşfinde sürüklenen kalemler, farkında olmadan birilerini yalnız hissettirmiyordur. İnsanin ortak amaçlara bağlı insanlarla yollarının kesişmesi kendini bir yere ait hissettirir. "Sonra uyandın mı?" diye sordum.
"Şu karabasan olayını bilirsin dimi? Hani halk arasında yaygın ve efsane olan. Şapkasını almayı ve yakalamayı başarırsan kölen olduğuna inanılan."
Başımı onaylayacak şekilde salladım.
"Boğazımda baskı hissettim. Rüyadan uyanmıştım doğrulmaya çalışıyordum. Ama yapamadım. Bir güç beni geriye çekiyor, boğazımı sıkıyordu. Nefes almaya çalışırken birden yataktan doğrulabildim. Terlemiştim. Boğazımı ovaladım. Birkaç saniye hareketsiz durdum. Sonra mutfağa gidip su içtim. Karışık duygular hissettiğim rüyayı düşünmeye başladım. Sonra kendi kendime ne olursa olsun fazla çalışmamam gerektiğine ikna ettim."
Gülümsüyordu. Sağ elini çenesine götürdü. Ben de gülümsemeye başladım.
"Bunu anlatmak için neden bu kadar sakladın ki?" dedim.
Elini yumruk yapıp tekrar tokuşturmak için uzattı.
" Tedavi gördüğün süreçti. Bende o anda seni etkilemesin diye anlatmadım. Çünkü neye ne zaman neden tepki verebileceğini tahlil edemiyordum. O zamanlar pek gülecek hava da degildin dostum. Bende bu zamana kadar sakladım. Gerçi sana anlatıcam diyip unuttuktan sonra hatırlama filtresinden de geçmiş olabilir."
"Demek istediğini anlıyorum. Ama rüyanın sonrada kabusa döndüğü noktada herşeyi soğuk kanlılıkla karşılaman daha büyük başarı. Bir çok kişi kolay etkilenir. Gün ışığını görmeden uyuyamazlardı" dedim. Tebessüm ederek saate baktı.
"Haklısın bir zamanlar okuma yaparken bir makâleye denk gelmiştim. Bir doktorun yazısıydı. Bu olayı soğuk kanlılıkla karşılamama yardımcı olmuş olabilir. İnsanların karabasan dediği olay aslında beyninin çalışırken bir anda senin vücudunu kitleme olayıymış. Bunu anlatan bir yazıydı. Ve her zaman masallardan çok mantıklı açıklamalara güvenirim biliyorsun. Hem zaten düşüncelerimin yarattığı yarı kabus ve yarı hayaldi. Kendi hayal gücümden neden korkmuş olayım."
"Bu bilinçte olman seni çoğu cehaletin barındığı atmosferden koruyordur. Bu sevdiğim özelliklerinden sadece biri.peki bana buraya gelmeden önce telefonda anlatacağım dediğin olay bu muydu? Başka bahsedeceğin bir konu varmış gibiydi. Telefonda konuşurken önemli dedin ailenle ilgiliydi."
Biraz sessizleşip düşüncelere daldı. Uzun süredir ailesini görmemişti. Onlardan uzakta tek yaşıyordu. Aralari bozuk degildi. Fakat ne yaparsa yapsın babasının onay vermemesi, desteklemiyor oluşu canını sıkıyordu. Ailesini çok seviyordu. Her zaman söylemekten asla çekinmediği bir cümlesk vardı. "Aile tek gerçek servettir." İşte bu yüzden ailesinden başka biriyle arasının kötü olması hayatını devam ettiremiyecek kadar moralini bozmuyor ve etkilemiyordu. "Beni üzebilecek tek varlık aile üyelerim" derdi. Onlarla arasının bozuk olmasını tanımlarken bir uzvunun eksik olması, bir gözünün görmemesi gibi hissettirdigini söylerdi.
Her birey kendi büyüdüğü zamanın deneyimi ve tecrübesini en iyi şekilde bilebilirdi. Babalar oğullarını bir noktaya kadar deneyimleriyle besler. Sonrasında yıllar geçtikçe çocuk, degişen dünyayı daha iyi kavramaya başlar. Her çocuk babasınının yarı yaşına geldiğinde, sonraki nesil olduğunun yarattığı şans ve bilgiyle yaşamın değişen, kolaylaşmış ve zorlaşmış yönlerini daha iyi benimser. Herkes istesede istemesede bu döngünün içindedir. Çağ çakışması, eski kuşağın yeni kuşaktakileri tamamen anlayamıyor oluşundan kaynaklanır. Bir sonraki nesil zamanın getirmiş olduğu bilgi birikimiyle daha zeki bir dünyaya adapte olur. Bazı kavramlar, buluşlar ve temel kurallar ilerlemek adına ileriye doğru evrilir. Anlamaya çalışıp özgürleşebilen gelişir. Dinlemekle yetinen kontrol edilir. Değişim farkında olamayanı yok olmakla cezalandırır. Tarihte bir sürü lider vardır. Ama bazı isimler yer etmiş ve kalıcıdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOL ŞEYTANI
HorrorPişmanlık bilmediğin korkuların uçurumunda en karanlık gecede yatar.