BÖLÜM 8

161 5 1
                                    

"Sana şu an söyleyeceklerim önceki söylediklerimle aynı. Farklı bir anlam yüklemiyeceğim."

Elim hafiften titremeye başlamıştı. Pişmanlığımı ne kadar bastırmaya çalışıyor olsam da geçmişten beni kemiriyor, kendini unutturmuyor du. Konuşmaya devam ettim.

"Öğrendiğim en iyi hayat dersi kendini hiçbir şeyde kararsız bırakmayacaksın. Ya kalıcak ya da gideceksin. Hangisini seçersen başına gelicek sonucu da kabulleneceksin. Benim gibi geriye çeviremeyeceğin ölümcül bir hata olsa da. Bazı sözlerin açtığı yarayı ve bazı kararların getirdiği yıkıntıyı özürler telafi edemez. Yaşam boyu taşımak zorundasın. Eğer çaba konusunda vicdanın rahatsa ve ne kadar düzeltmeye çalışsan da hatalar tekrarlıyorsa, devam ettirmenin hiçbir manası yoktur. Katlanmak zor olsa da bitirmen gerekir. Gemi ilerde daha fazla yıpranmadan önce."

Haklısın dedi. Konuyu ilk ve son kez anlattığını söyledi. Konuştuklarımla verdiği kararın en doğrusu olduğunu kabullendi. İlişkilerini tamamen bitirmeden önce bir kaç kez bitirme eşiğine geldiklerine şahit olmuştum. Yanımda ki telefon konuşmalarından. Tolga onu hala seviyordu. Fakat geri dönerse hiç bir şeyin değişmiyeceğininde farkındaydı. Herkesin bilmesi gereken bir kural vardı. Bazıları için birini çok seviyor olmak ondan vazgeçemeyeceği anlamına gelmiyordu.

Son çaylarımızı içtik . Saat artık gece yarısına gelmişti. Telefonum sessiz de kalmıştı. Evdekiler iki kere aramıştı. Dönüş yolundayım eve geliyorum diye mesaj attım. Yorgunluk her halimizden yüzümüze yansımıştı. Üstümüze bir palto atmış gibi bizi ele geçirmişti. Eşyalarımızı alıp kalktık. Tolga günlüğünü montunun sağ cebine koyup fermuarını çekti.

"Evet her zaman kayıt edicem ve öldüğüm de nasıl bir yol haritasında var olduğumu en azından bir kaç kişi merak edip okur" dedi. Ölümsüz kalmak için Tolga'nın seçtiği yol buydu. Çocuk yapmanın bile nedeni, psikolojinin derinlerinde ruhunu ve benliğinden bir parçanı yaşamda devam ettirmek olabilirdi. İnsanlar ölmekten korkmaz belki ama yüzleşeceği andan endişe duyar. Tek yapabildiğimiz şey ölüm kapıyı gülerek çaldığında bizimde tebessümle karşılık vermemizdir. Dostoyevski'nin dediği gibi "Ne yaparsan yap pişman olarak ölüceksin. "Ya yaptıklarından ya da yapmadıklarından."

Evlerimizin olduğu sokağa çıkan yokuşu neredeyse bitirmiştik. Ayrılmadan önce Tolga motorsikleti kesin götürüceğime dair benden teyit almak istedi. Bende güzel bir uyku çekip uyandıktan sonra tekrar konuşacağımızı söyledim. Gülümsedim. Tolga'da "tamamdır. Yarın haberleşiriz. Yolda giderken fotoğraf makinanla çektiğin bir kaç resim istiyorum. Bana ulaştırırsın. Kız kardeşime sen varmadan önce atarım. Sevinç konusunda nabız yoklamak için" dedi.

Elini alnına deyip ileri doğru kaldırarak "görüşürüz dostum" dedi. Yanmayan sokak lambalarının altından geçerek karanlıkta kayboldu.

Evimin olduğu sokağa girdiğimde arkadaşımın tamirci dükkanının açık olduğunu fark ettim. Dükkanın önünde durup içeri baktığımda onu gördüm. Elleri ve iş elbisesi yağ içindeydi. Neden bu saate kadar açık kaldığını sorduğumda, tamir ettiği motorsikletin çok yakın bir tanıdığına ait olduğunu söyledi. Yarına kadar hazır olacağına dair söz vermişti. Utku'nun insanları kıramayan bir yapısı vardı. Önemsediği insanlara bu iyilikleri çok fazla yansıyordu. Fakat hayatta insanların beslediği iyi duyguları kullanıp var olmaya calışan kişilerin sayısı da çoktu. Utkuy'la bu konuyu her konuştuğumuzda

"insanın doğasında ne varsa onu yaptığında huzur bulur. Yani varlık doğası gereği hareket eder. Çok zor kararlar alıp, kırmam gereken birileri olduğu zaman yaptığım uzak kalmaya calışmak" diyordu. Aslında oda güce sahip olmaya çalışan, kaotik yapıdan oluşan bu çoğunluktan bıkmıştı. Yaş geçtikçe ve insan çeşidi tanımaya devam ettikçe, galiba gelinen nokta buydu.

Yaşamının, hayallerinin, sevginin kalitesi, güzelliği dozunda ve ölçülü olmasında gizliydi. Ne kadar az insana anlatırsan, bir şey o kadar uzun ömürlü ve kirlenmemiş oluyordu. Haksız olmadıklarını düşündükleri zamanlar empati yaptıkları zamanlardan daha fazlaydı. Karanlıkta gökyüzüne baktığınızda iki çıkarım yapabilirsiniz ya karanlığa bakıp yıldızları yendiğini düşünebilir ve ışığı elinizde tutmaktan vazgeçersiniz. Ya da yıldızların nasıl direndiğine şahit olup bir gün karanlığı yenecekleri vakte destek olursunuz.

İnsanoğlu tarihin her noktasında kötülük var etmiştir. Ama iyiler de hayatı yaşanabilir kılmıştır. Bu mücadeleyi barındıran ruhlar ne olursa olsun doğruları ve vicdanını bırakmadıkları için aydınlıklar var oldu. Kötü tarafta olmaktansa iyi amaçlarla hatırlanıp bu safta olmak size daha fazla zenginlik katar. Bilgi denilen aydınlık, iyi karakterli bir insanin elinde, kurtuluşa giden yoldur.

YOL ŞEYTANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin