"Tuhaf kaybolma vakalarının ardından ise burada yaşayan ve büyüyen insanlar da gitmeye başladı. Ormanın bu bölgesinin, kasvete iten bir tarafı var. İnançlı biri misin bilmiyorum ama olaylar o inançlı insanlara açıklanamayacak şekilde kendini gösteriyordu. Ben uyarı yapmıştım. Bu yolu kullanmaya devam ettikleri müddetçe, kaybolmaların durmayacağını. Tabiki de beni deli olarak nitelendirdiler. Sorun değildi. Bildiklerimi kimsenin bilmesine gerek yoktu. Gerçeğin farkındaydım. Ama hayatları boyunca kendi kurduğu gerçeklik ile yaşamış insanları kolay bir şekilde ikna edemezsin. Özellikle ibadet ettikleri inançları kendi anlayabildikleri kadar yorumladıklarında. Gerçek onları özgürleştirmez."
Evin kapısına gelmiştik. Tahtadan olan kapının işlemeli siyah topuzunu tuttu. O arada kafamdan anlattığı şeyleri düşünüyordum. Yakın hikayeleri karavan da ki adamdan da dinlemiştim. Ama sorunu ben çözdüm derken neyi kast ediyordu? Bura damı büyümüştü? Neden hala burda? Bu soruların cevabını almak için can atıyordum. Fakat ayağımın ağrısı düşüncelerim de daha baskın idi. İçerde soluklandıktan sonra cevapları almak için çaba sarf edicektim.
İçeri girdiğimizde ahşap koku keskin bir şekilde burnuma geldi. Eşyalar olması gereken fazlalıkta düzgün yerleştirilmişti. Fakat üstlerinin bir kısmını toz kaplamıştı. Bakımsız idi. Hiçbir şekilde ilgilenilmemiş sanki eskimeye terk edilmiş gibiydi. Ortasında çatlamış bir masa duruyordu. Sırtlığı kırılmış sandalyeler masaya eşlik ediyordu. Dışarıyı gösteren camlar ve pencereler ise tertemizdi. Belirli köşelerde mumlar vardı. Adamın elinde ki gaz lambasının aynısından duvarda bir tane daha asılı bir şekilde duruyordu. Elektriği hiçbir şekilde kullanmadığını o an farkettim. Kendini çok zor şartlara iten bir hayatın resmi gibiydi. Bin dokuz yüz yıllarında yaşıyor hissiyatı veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOL ŞEYTANI
HorrorPişmanlık bilmediğin korkuların uçurumunda en karanlık gecede yatar.