Salonda duran vitrinin sağ köşesine baktım. İki yıl önce aldığım, beyaz renkte olan ve eve girdiğim zaman omzumdan hiç ayrılmayan kuşumun da olduğu ailece çekildiğimiz fotoğrafı gördüm. Onu veteriner de uyutmak zorunda kaldık. Son zamanlarında çok hastalanmış ve kanatlarını kullanamayacak vaziyetteydi. Tam nedenini hiçbir zaman öğrenemedim veteriner başında oluşan bir hasardan kaynaklandığını söylemişti. Acı çektiğini söylüyordu. Bizde bu kararı almak zorunda kalmıştık. Kendi mutluluğumuz için onu acı halde hayatta tutmak bencillik gibi geliyordu. Buna hakkımız yoktu.
Çok üzülmüştüm. İnsanlardan daha ilgili ve sevgi doluydu. Sevgi ile kurduğunuz bağ, her varlıkta aynı dil ve sese sahip kadim çalgı gibidir. Eğer saf sevgi ise mükafatı size yaşamınız boyunca ilham verecek bir nedendir. Sevgi ve iyi alışkanlıklarla yetiştirilmiş bir çocuğun adımlarının ordu kadar güçlü olması gibi.
Tolga ile konuşmamın üstünden bir saat geçmişti. Akşamdan toparladığım eşyalarımı tekrardan kontrol ettim. Sırt çantamı açtım. Eldiven, dizlik, yolda lastiğin patlama ihtimaline karşılık küçük çanta kiti, hepsi hazırdı. Üstümde ki yorgunluğu tam atamıyor olduğumun haricinde herşey tamamdı. Yorgunluk ise daha fazla mola yapacağım anlamına geliyordu. Aynı zamanda kendi motosikletim olmadığı için daha yavaş sürmem gerektiği manasına da.
Yalnız başıma seyahat etmeyi eskiden sevmezdim. Bende birçoğu gibi kendimle zaman geçirmenin lüksünü, ne kadar erdemli ve huzur dolu olduğunun farkında değildim. Ama yolda olmak, rüzgarı hissetmek, doğanın seni yanaklarından elle tutarak karşılaması gibi duygu oluşturuyordu. Doğru düşüncelerin ve berrak bir zihnin kararları sessizlikte gizlenir. Dinleyip duyabiliyor olmak için yalnızlığına kulak vermen gerekir.
Telefonun ekranını açtım. Tolga mesaj atmıştı. İşinin biraz uzadığını ve evraklarda bir aksilik olduğunu yazmıştı. Yani hala biraz daha uyumam için vakit vardı. Mağazadan çıkmadan önce beni aramasını söyledim. Kargaşanın içinde aklından çıkmazsa arayacağını söyledi.
Bu genelde savunma mekanizması idi. Unutkanlığı düşünceli zihninde, çok önemli anlarda baş gösterdiği için. Savunmasını önceden cümlelerine yedirir di. Uyumaya karar vermiştim fakat daha kötü olurum diye vazgeçtim. Hala fotoğraflara bakıyordum. O anlar aklımda canlanıyordu. Bir tanesi, yazları dedemin yanına gittiğimiz köyün orada idi. Elimde mısır koçanı tutuyordum. On iki yaşındaydım. Annemde başımı okşuyordu. Mısır toplarken bize ait olan payları yemek için hazırladığımız köz ateşinin başında duruyordum. Hayatımın en güzel günlerinden biriydi. Toprak kokusunu ve doğanın eserlerini sergilediği her yeri kendimden bir parça gibi hissederdim. Uzun ve güzel bir yaşamın koşullarından biri manzaralara yakın yaşamaktan geçiyordu.
Telefonuma baktım. Tolga mesaj atmıştı. Yarım saate yanımda olacağını yazmıştı. Saate baktığımda öğlen bire yaklaşıyordu. Hızlı bir şekilde üstümü giyindim. Ve beklemeye koyuldum. O esnada aklıma telden okuduğum hikaye geldi. On sayfası kalmıştı. Açıp bitirmem içim zaman vardı. Tolga gelene kadar bir uğraş olurdu. Kendimi birşey yapmadan ve meşgul olmadan geçirdiğim her dakikayı kayıp olarak görürdüm. Kendini boşta bıraktığın her an, geleceğin öngörüleri ve geçmişin ağırlığı arasında zihin kayboluyordu. Ama bir uğraşın olması düşüncelerin sakinleşmesini sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOL ŞEYTANI
HororPişmanlık bilmediğin korkuların uçurumunda en karanlık gecede yatar.