Tabiki insanoğlu çoğu zaman, elindeki değerleri, gittiğinde veya kaybettiğinde farkına varmış kişilerden oluşurdu. Doğanın kanunu gibiydi. Nankörlük tohumları, sinirler kendini gösterdiğinde açan çiçek gibi insanların genetik kodlarında saklıydı. Her durumda doğru tektir. Ama bazıları kendi doğrusunu ilan edip, bunu kanunu haline getirme çabası her zaman meyilli olduğu birşey di. Güneş hepimize göre sıcaktır. Bana göre soğuk diyemezsin. Yer çekimi hepimiz için aynıdır. Bazı doğrular ortak olarak kabul edilmiş gerçeklerdir. Ve gerçek senin özgür olmanı sağlar. Başına gelen her olayda ne yapmış olursan ol, sonucunu sana önceden yansıtan simgeler gizlidir. Ahlak, bu doğruları göz ardı etmeden, aldığın kararlarla harmanlanır.
Eğer kendine söylediğin yalanlar gerçeğin haline dönüşürse, kendini olmak istemediğin bir hayat döngüsünün içinde bulabilirsin. Aklında başkaları varken, yabancı birilerinin yanında bedenleri ve düşünceleri yıpranmış olanlar gibi.
Yaşam bazen sessiz kalman gereken, bazen hızlı karar alman, bazen de vaktinde gitmek zorunda olduğun keskin virajlar ile dolu bir yoldur. Dinlenmiş olduğun manzaralar sonucu değiştirmez. Beklemek asla çözüm sunmaz. Kendine katmış oldukların, ilerde sahip olacağın şartların ön gösterisidir. Birçok sorunun cevabı çok önceden gelir. Yağmur yağmadan önce bulutun kendini griye boyaması gibi.
Geçmişim de değer vermiş olduğum kişi ve olaylar zamanına göre ilham vermiş olsa da geleceğim de ki kişilere şüpheli halde bulunmuş olacakları bir yükte bırakmış oldu. Özetle güvensizlik, bağımlı olduğum ve bitmiş duyguların bana bıraktığı artıklar idi. Ama herşeye rağmen kendi istekleri doğrultusunda hayatta var olabilen insan saygıyı hak eder. Tabular ona uzaktır. Hayallerini cesaretle taşımıştır. İyi bir hafızanın böyle bir yan etkisi vardı. En kurnaz şeytandır. Acı diner idi. Fakat her fırsatta düşüncelerinde tekrardan can bulurdu.
İyi başlayan hikayelerde planlı yapılmış buluşmalar dan değil, tesadüfler den oluşur. Kader sunduğu fırsatı gördüğünde tanıyor olmanı ister.
Bu yolda bana sonucunda ne getireceğini bilmediğim, tesadüfi başlangıç noktasından çıkmıştı. Yaklaşık üç saattir yolda gidiyordum. Bir aksilik çıkmamıştı. Ama tabelaların sıklıkla çıktığı aydınlık yolların olduğu kısımlardan uzaklaşmaya başlamıştım. Eğer internet bağlantım giderse, kaybolma ihtimalim çok olası idi.
Biraz kaskın ön cephesini yukarı kaldırdım. Rüzgar tüm gücüyle, yüzüme aniden gelen bir yumruk gibi bütün şiddetini gösterdi. Gözlerimi bir kaç kez açıp kapadım. Kaskı eski haline getirdim. Motosikletin far ışığı, çığ gibi inen karanlığa direnen son bir atak yapma gücü kalmış sporcu gibi çok az bir mesafeyi aydınlatıyordu. Hızımı düşürdüm.
Gözlerim yaş almaya başladı. Acısı gittikçe artıyordu. Sol elimi kaldırdım. Kaskın ön cephesini tekrar açtım. İki gözümü de belirli aralıklarla avuç içimi kullanarak ovalıyordum. Kısık şekilde bakarak yolu görebiliyordum. Durmak içimden gelmemişti. Aniden gelen bir his tüylerimi diken etmişti. Nedenini bilmiyordum. Fakat bana yaşattığı ürperti nedenini öğrenmek istemeden sürmem gerektiğini beynimin içinde telkin ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOL ŞEYTANI
HororPişmanlık bilmediğin korkuların uçurumunda en karanlık gecede yatar.