BÖLÜM 14

127 5 0
                                    

Neden bu kadar gerçekçi, ilginç ve korkutucu bir kabus görmüştüm? Etkisi hala düşüncelerimde tedirginlik ıslığı ile dolaşıyordu. Ve neden özellikle yola çıkmadan bir gün önce?

Ufak tefek kabuslar görürdüm. Fakat dün akşam yaşadığım beni en derinden etkileyen görüntülerle bezenmiş ti. Belkide yorgun geçen bir günün ve Tolga'nın anlattığı rüyanın ele geçirmiş olduğu zihnin, histerik yansıması idi. Amaçsız geçen yaşam gibi anlamdan çok uzak bir eylem di.

Tek tek bilinç altım dan yansıyan simgelerin anlamını çözmeye çalışıyordum. Çiçeğin çürümesi düşüncelerimde bulunmuş güzellikleri insanların tüketiyor olduğuna dair bir işaretti. Unutmak mümkün değildi. Yaşattığı hissiyatı. Ömrüm boyunca düşüncelerimde taşıyor olucaktım. Bir kalem ve kağıt aldım. Aklımda kalan görseli, cûppeyi ve baston da olan yazıları çizmeye çalıştım. Ama ne kadar hatırlamaya çalışsam da şekiller zihnim den silinip gitmişti. Sadece hiç anlamadığım bir dil ve daha önce görmediğim harflerden oluştukları aklımda kalmıştı. Kült anlatı barındıran hikayelerde geçen diller gibi. Ama hâtırlayamıyor olmam biraz canımı sıkmıştı. Kabuslar gören kişinin en derin belleğine kâzınırdı. Detayların neredeyse yok olması çok nadir bir durumdu.

Bazıları ise uyanık halde rüya görürdü. Anlatılan dan çok o kelimelerin arkasında kalmış söylenmemiş duyguları keşfetmek sorgulayan beyinlerin ağır işçiliği idi. Doymak bilmez arzu, bir ağaç gibi büyüyen ama ne kadar uzağı görmek için yükselir sen, köklerini de o kadar karanlıklara götüren ve öğrendikçe bir yanının lânetlendiği bilgi pınarı.

Sol elim çenem de boş kağıda bakarak düşüncelere dalmış iken telefonum çaldı. Bir anda irkildim. Tolga arıyordu. Telefonu açtım. "Günün sözü kardeşim" diyerek konuşmaya başladı. "Hazır mısın?" dedi.

Güne böyle başlamayı severdi. Aramızda bulduğumuz oyunlardan biriydi. Yazabiliyor olduğumuz veya okuduğumuz güzel sözleri. Hafızamız da tazeyken birbirimize aktarıp, sözleri kapıştırıyorduk. Bu sefer beni tam manasıyla etkilemişti. Sözü şuydu,

"Özeleştirisiz bir hayat tamamlanmamış tablo gibidir. En önemli rengi eksik kalmıştır" dedi.

"Üstüne söz söylemem" dedim. Pek düşünecek durumda olmadığımı söyledim. Gördüğüm kabusu kısaca ona anlattım. Motosikleti almaya gittiğini söyledi. Mağaza ona yakın mesafe deydi. Geldiğinde detaylıca soracağını kabusu dinleyeceğini anlattı. Rüyaları pek takmaz dı. Ama kabuslar onun ilgi alanı oluyordu. Belkide ütopya onu sıkıyordu. Dramatik ve karanlık melodi barındıran tınılar onun için daha cezbedici idi.

Başımı geriye doğru yasladım. Ayağımı önümde ki masaya uzattım. Telefonum elimde gözlerim yarı uyanık ve uyuma arasında gidip gelmeye başladı. Tahmin ettiğim kadarıyla, gece ara ara uyanmıştım. Çok yorgun hissediyordum. Ayağım ve kollarımda ağrılar vardı. İlk defa yaşadığım bu garip deneyimi. Hayal gücümün esiri olmuş olduğum olarak nitelendirmiştim. Bazı görüler gerçek bile olsa, kimseye birşeyi kanıtlamış olamadan, tükenmiş bir şekilde kendimi sanrılar ile dolu bir cehenneme atmış olurdum. Tarif edemezdim. Kendi kafamızda yarattığımız cehennem yaklaşılmayacak kadar kötü, anlatırken de bitirilmesi zor hikayeler di.

YOL ŞEYTANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin