Konağa girmeden önce içimde olan ufak heyecan, büyük bir bomba misali içimde patlak verip, ağır tahribatlara neden olmuştu lakin biliyordum. Böyle sonuçlanacağını bilmiyor muydum ben sanki?
Ne mi yapıyorduk?
Dilşad Hanım, karşımda bana sanki bacılarını sikmişim gibi bakan adamlarla beni tanıştırmaya çalışıyordu ancak nafileydi. Hepsi, her biri benden nefret ediyordu. Bu beklemediğim bir şey miydi bilmiyordum ancak kendimi bir anlığına güçsüz, kuvvetsiz hissetmiştim.
Dilşad Hanım tebessüm edip kirli sakallı, uzun boylu adamı bana işaret ettikten sonra konuştu. "Abin Agir, 27 yaşında." deyip gülümsemesi üzerine bir nebze de olsa, üzerindeki gerginliği almak adına Agir'e baş selamı verdim hafifçe. O da tıpkı benim gibi kafasını sallamıştı.
Hepsinin delici bakışları üzerimdeydi. Sanki vücudumu delip geçebilecekmişçesine bakıyorlardı ve bu, açıkçası beni rahatsız ediyordu.
Özellikle benim resmen erkek versiyonlarım olan iki kişi vardı ki, onlar farklı bir evreydi. Normalde sarı olan saçlarım ve kaşlarımı, özellikle siyaha boyatmıştım. Şimdi düşünüyorum da, bunlarla olan benzerliğim gözlerimi korkutuyordu ve iyi ki boyatmıştım.
Dilşad Hanım ikiz olduklarını tahmin ettiğim -çünkü birbirlerinin kopyalarıydı- adamlara döndü. "Abilerin Baver ile Boran, tek yumurta ikizleri. İkisi de 23 yaşında." onlara baş selamı vermedim çünkü bana öyle bir bakıyorlardı ki, ciddi anlamda sanki kötü bir şey yapmışım gibi.
Boran dişlerini sıktı ve kafasını benden başka bir tarafa çevirince ben de aynı şekilde çenemi sıktım. Beni yok sayamazdı.
Dilşad Hanım, ortadaki gerginliği anlamış olmalı ki sanki günün en önemli haberini verecekmiş gibi birbirlerine benzeyen sarılara döndü. "Üçüzlerin Armanç ve Miran." demesi ile beynimden vurulmuşa dönmüştüm işte.
"Anlamadım?" diye sordum anlamama rağmen.
Miran, kendini daha fazla yasladı Armanç'a. Aralarına giremeyeceğimi söylüyordu, bana bunu belli etmeye çalışıyordu. "Biz kimsenin üçüzü falan değiliz anne, o kız buradayken de söylemiştik, şimdi bu kız varken de söylüyoruz." dedi sesi, tıpkı çehresi gibi sertçe bana çarparken.
Dilşad Hanım ağzını açacakken Boran de girdi araya. "Bir kız kardeş istemediğimizi en iyi şekilde açıkladığımızı zannediyordum anne? Kim olduğunu bile bilmediğimiz, hırlı mı hırsız mı tanımadığımız kızı nasıl eve birden sokabiliyorsunuz anlamlandıramıyorum." deyip kafasını salladı onay vermediğini belli edercesine.
Agir sessizliğini korurken Ferit de onlara hak verdiğini belli edercesine kafasını salladı ve bana döndü. "Bu eve girmiş olman, soy adının Mazharoğlu olacak olması sakın aileye girdin kanısı vermesin sana. Annem ya da babam seni kabul etse de, biz seni kız kardeşimiz olarak görmeyeceğiz." demesilyle birlikte ellerimi kanatacak derecede sıktım.
Beni buraya sürükleyen Azad ortada yoktu ve benim, sinirden hepsini üst üste koyup sikme raddesine gelmeme az bir şey kalmıştı. Bekledim, beni hangisinin patlama evresine getireceğini merak ederek bekledim.
Armanç'ın bakışlarının diğerleri kadar sert olmaması belki bana cesaret vermişti bilmiyorum lakin o da konuşunca kendimi hepten kaybolmuş hissettim. Annesine döndü. "Kimseyle tanışmak istemiyoruz, hadi ikiz." deyip ikizini yanından kaldırdı ve annesine döndü yeniden. "Bir daha kardeş olarak birini getirdiğinde bize de sormayı unutma, karşımızdakinin kan bağı umurumuzda bile değil. Gözümde köprü altındaki herhangi insandan farksı-" annesi anlam veremese de ben anlamıştım. Miran'ın gülmemek için çaba vermesinden anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAZHAROĞULLARI
General FictionAşiret + gerçek ailem kurgusu. Birçok klişenin toplamından meydana geliyor, istediğimiz de zaten klişeler değil mi? İrem yaşadığı şehri temsil etmiş ve Muay Thai alanında Avrupa şampiyonu olmuş başarılı bir genç kızdır. Hedefi, Dünya şampiyonası ol...