-17-

5.2K 439 719
                                    

sst hayirdir? 

Oy vermeden sen nere gidisen kardes?

AY AKASLAR DİYARBAKİR AGZİ BUDUR İSTE TABRİM LANET OLSUN!!

Neyse saka saka hadi her satirda yorum olsun agziniza sicarim bak cok ciddiyim opdum bebeklerim mmmwwwwwah

<>

Dizlerimi sallayarak müdürün kapısının önünde bekliyordum. Müdür velimin kim olduğu hakkında pek bir bilgisiz olduğundan dolayı biraz geç olacak şekilde Boran aranmıştı. Neden onun arandığını sorduğumda söylemeseler de bugün evin erkekleri önemli bir yere gideceklerini söylemişlerdi. Annem ise muhtemelen şu an her şeyden habersizdi ve geriye stajı erken bittiği için eve dönen, telefonu açık tek kişi olan Boran kalıyordu.

Olayların bütün farkındalığı üstüme yeni çökmeye başlamıştı ama pişman değildim. Nasıl pişman olabilirdim? Kardeşime neler yaptığına yakinen şahitlik etmiştim ve üstüne bir de haftalardır o salak tarafından sözlü, temassal taciz ediliyordum.

Kendim için sussam da kardeşim için susmazdım.

Hepsinin aileleri gelmiş, çocuklarsa hastaneye götürülüp yeniden getirilmişti. İyi durumda olanlar yani.

Şiyar korkudan yanıma gelmeye çalışıp müdürün yanına giderek her şeyi anlatmak istediğini söylese de onu durdurmuştum.

Uzun bir süredir sadece kapının önünde oturuyordum. Ne hastaneye gönderilmiştim yaralarıma bakılması adına ne de revire gitmeme izin verilmişti. Furkan Hoca arada yanıma gelip beni kontrol ediyordu ve yaralarımdan kanlar aktığını gördüğünde yanıma çöküp yüzümdeki kanları temizlemişti.

Soyadımın Mazharoğlu olduğunu bilse de, Miran bana üçüzüm diye seslendiğinde kardeş olduğumuzu yeni öğrenmiş olmuştu. 

Miran ve Armanç ise farklıydı. Ve tabii Şafak, Can ve Mehmet'te. Yanıma gelmek istiyorlardı ve bunu bağırıp çağırarak gayet belli ediyorlardı. Öyle ki, birbirlerinden nefret etmelerine rağmen bu teneffüslerde birlikte takılmaya başlamışlardı. 

Şiyar ise.... En son Armanç ona sımsıkı sarılırken ağladığını görmüştüm. İlk değildi belki ama son olacaktı. Ablası yanındayken bir daha kimse ona bu şekilde bulaşamayacaktı.

Müdürün kapısı sonunda açıldığında hoca içeri gelmem için beni çağırdı. Zorlukla ayağa kalktım. Kan kaybından bayılmazsam ciddi anlamda iyiydi çünkü karın boşluğumda bir kesik vardı. 

Odaya girdiğimde büyük bir kalabalık oturuyordu. Ailelerin genelinin nüfuzlu olduğu oturuş şekillerinden bile belliydi.

"Geç otur şuraya." dediğinde müdürün dediğini yaptım ve diğerlerinin yanında oturdum. Müdür bana baktı. "Ailene ulaşamadık, gelmediler."

Kafamı salladım. "İşleri olabilir." dedim sadece. Gelmedikleri için asla kırgın değildim, kavga etmek için ben bugünü seçmiştim amına koyayım. Affan Bey bir haftadır birlikte dışarı çıkalım diye beni sıkıştırıyordu ve haftanın tek dolu günü de buydu.

Hepsinin aileleri beni yargılayıcı bir şekilde süzerken müdür kafasını salladı. "Sporcuymuşsun. Bilmiyorduk. Avrupa şampiyonu olmuşsun." dedi gözlerimin içine bakarak. Aileler yüzlerini buruştursalar da onlara bakmadım. "Öyleyim."

"En son girdiğin resmi maç hangisiydi?" diye alakasız bir şekilde sorduğunda ciddi bir şekilde düşündüm. "Antalya'da ilçe şampiyonuyla dövüşmüştüm." dedim.

Güldü. "Kariyerinin son maçını güzel hatırlarsın o halde. Şimdi arkadaşlarından özür dile, sonra çantanı eşyalarını ne varsa topla. Okuldan atılacaksın."

MAZHAROĞULLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin