-3-

8.2K 499 654
                                    

Çokça yorum bekliyorum!!

Benimle sohbet etmeyi de unutmayın çünkü yorumlarınızın hepsini okuyorum.

<>

Karşımdaki duvara bakmaktan başka bir şey yapamıyordum. Ne yapacaktım ki? Kızıyla ilgilenip arada bana hüzünlü bakışlar atan babama mı el kaldıracaktım yoksa geldiğimde bana koşup sarılmaya çalışan anneme mi saldıracaktım?

Ne yapacaktım ki? Bana vermedikleri sevginin hesabını mı soracaktım? Kavgalarından unuttukları veli toplantılarımın, ütülenmemiş kıyafetlerle okula gittiğimde üzerime dönen gözlerin, hissettiğim utancın hesabını mı soracaktım? Ne yapacaktım ki, bunca sene yanımda olmamış, benden utandığını bana hissettirmiş ancak şimdi kollarını açıp benim ona gitmemi bekleyen abime mi koşacaktım?

Sikerler. Hiçbirine ihtiyacım yoktu. 

Vardı. 

Sevilmeye ihtiyacım vardı. Babamın saçlarımı okşamasına, annemle oturup saatlerce dedikodu yapmaya, hoşlandığım kişilerden ona bahsetmeye, babam ile lunaparka gitmeye, abimin t-shirtlerini giyip onunla şakayla karışık tartışmaya ihtiyacım vardı. Onlara şımarmaya ihtiyacım vardı. Yanımda durduklarını hissetmeye ihtiyacım vardı. 

Dizlerim titremeye başlarken zaten bakışlar yeterince üstüme olduğu için hızla sallamaya başladım. 

Ödül aldığımda salonda ailemin adı yankılanırken onları görmeye ihtiyacım vardı. Yalnız kalmaya değil. Her isimleri yankılandığında, insanlar ailemin benimle ne kadar gurur duyduklarını söylediklerinde, gözlerim gelmeyeceklerini bile bile salonda onları ararken onlara ihtiyacım vardı.

Burnumun direği sızlarken, gözyaşlarım yerçekimine daha fazla dayanmak istemediklerini belli edercesine kendilerini akıtmak isterken gözlerimi sakince yumdum ve kafamı arkamdaki duvara yasladım. Bacağım deli gibi sallanmaya devam ederken, bacağımın üzerinde hissettiğim elle birlikte ani tepki vermemek için gözlerimi açtım yavaşça.

"İrem, yanındayım abim. Bundan önce olamadım ama bundan sonra olacağım, söz veriyorum." diyen Barkın abimin sesi, benim için yalnızca parazitlerden ibaretti şu an. Zihnimin içi bir dolu sözcük yığınıydı. Aileme söylemek istediklerim ama söyleyemediklerim.

Babam -muhtemelen babam değildi- kalkıp bir yerlere gidince Affan Bey'in bakışları iyi miyim diye anlamak istercesine üzerimde dolandı. O sırada Dilşad Hanım yüzünde bariz bir mutsuzlukla kızının mutluluğunu izliyordu. Ona değer verdiği açıktı. Keşke benim annem de verseydi. Ya da verdiğini belli etseydi.

Elimi Barkın abimin elinin üstüne attım ve sıktım hafifçe. Heyecanla bana döndü. "Barıştık, barıştık eskisi gibi abinim artık!" deyip boynuma sarılmasıyla derin bir nefes aldım. "Kafam karışık, yanlış kararlar veriyor olabilirim." diye mırıldandım.

Saçlarımı okşayınca gözlerimi yumdum hafifçe. "Sen yanlış karar vermezsin, versen bile yanlışlıkla vermişsindir." demesi ile ağzımdan küçük bir kıkırdama kaçmıştı. Ondan ayrıldığımda bize boş gözlerle bakmakta olan Ferit ile Azad ile birleşmişti gözlerim. Hemen ardından yanımıza tebessümle gelen diğer İrem.

Elini uzattı utangaç bir şekilde. "Merhaba abi, ben İrem." diye mırıldanınca önce abime boş boş bakmayıp konuşmasına dair bir hareket yapıp bakışlarımı başka bir tarafa çevirdim. Biraz sonra ise babam elinde bir yemek tepsisi ile gelip önüme geçmişti.

Tepsiyi uzattı. "Kızım antrenmandan geldin, yemek yememişsindir." deyip yemeği bana uzatmasıyla birlikte patlamanın eşiğinde olduğumu anlayıp hızla ayaklandım ve elindeki tepsiyi de çekip koridoru geçerken gözlerinin önünde çöpe attım. 

MAZHAROĞULLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin