-20-

4.9K 476 886
                                    

Naber la kopposlar

İyiyim ben de nolsun takiliyorum oylee

neyse bolume gecmeden once su cirkin yildiza basin bi zahmet. 400 kisi okuyuo 100 kisi oy veriyosunuz gormuyorum sanmayin

her satirda yorum olsun opdum kactim bai

<>

"Hayırdır birader, nereye bakıyorsun; açıkta bir yer mi var?" diye yükseldim bana bakan herife. 

Yemek yemiş, yedikten sonra babamla birlikte çay içmek üzereyken babam kalkmış ve lavaboya gitmişti. Annem ise yemek yedikten sonra esnaf hanımların yanına gitmişti. Bazı zor durumda olan kadın esnaflara maddi yardım yaptığını öğrenmiştim ve çok hoşuma gitmişti.

Dolayısıyla şimdi tek başıma oturuyordum ve yanımdaki herifin bakışları-herif dediğime bakmayın gençti belki benimle yaşıttı- benim üzerimdeydi ve insan, ulan azıcık çekinirdi yanı bu kadar bakmaya.

Kurduğum cümleye karşı güldüğünde ben de güldüm. "Ha diyorsun ki ben dayak yiyeyim," ellerimi iki yana açıp sandalyemi geriye iterek ayağı kalktım. Gülüp beni boydan bir şekilde süzdü ve gözü kalçalarımda takılı kaldı. 

Kollarımı çektim ve gülerek kafamı salladım. Yanına gideceğime hiç ihtimal vermiyordu he, anasını bile sikerdim. 

Kolarımı kıvırıp gömleğimi de tamamen dirseğime kadar kıvırdığımda onun oturduğu masaya ilerledim ve giydiği tişörtün yakasından kavrayıp hızla kendime çektim. Kuvvetliydim vesselam, Faruk'u bile kaldırıyordum.

Çocuğun gülüşü solup ne olduğunu anlamazken yüzüne kafayı gömdüm. İnsanların bağırış sesleri başlarken yumruğumu hazırlayıp yüzüne vurdum. Çocuk yere düşerken duyduğum burnunun çıt sesiyle gözlerimi yumdum ve huzurla açtım. "Sesi duydun mu? Offf, en son Avrupa şampiyonasında duymuştum böyle güzel bir kemik sesi."

Kollarıma dokunulduğunu hissettiğimde savunmaya geçecekken babamı gördüm ve otuz iki diş gülümsedim. İki elimle yerde inleyen malı gösterdim. "Nasıl olmuş şekerim?" yaptığım göndermeye kahkaha attı ve yerdeki çocuğa yüzünü buruşturdu. "Bir tık kirli olmuş ama on numara beş yıldız. Ben nasıl kaçırdım bu anı?" diye sorunca kafamı salladım. "Bu şerefsiz gözlerini üstümden çekmedi sen gittikten sonra. E ben de dedim gel burnuna bi öpücük kondurayım. İyi yapmış mıyım?" Uzun makarna gibi cringe bir şekilde konuştuğumda beni kendine çekti ve başımın üstünü öptü.

"Aferin aferin. Mazharoğullarının kızı da kendileri gibi kuvvetli!" sonda sesini yükseltip herkesin duymasını sağladığında güldüm. 

Biz masaya yeniden oturunca babam korumalara çocuğu hastaneye götürmelerini söyledi. Muhtemelen tanıdığı biriydi. Yani ben öyle anlamıştım açıkçası.

Biz çaylara geçmek üzereyken masamıza o adam geldi. Bakışları üzerimizden ayrılmayan o adam. Amcam olduğunu düşündüğüm adam yani.

Ellerime baktım. "Baba ellerim kirlenmiş, ıslak mendili uzatsana." bana ıslak mendili uzatırken adam da masamızda durdu. "Müşterilerimizin arasında kavga çıkmamasına dikkat ediyoruz. Olayı anlatır mısınız?" ağzı doğu ağzıydı ama kibar konuşmaya çalışıyordu. Çok tatlı olunca gülümsedim. Benim aksime, babamın bakışları hiç dönmüyordu o adamın üstüne.

Ellerimi silmeyi bıraktım ve o adama baktım. "Geldiğimizden beri bakışlarıyla beni taciz ediyordu. Onu döveceğimi söyleyip uyarmama rağmen dinlemedi. Ben de dövdüm." omuz silktim.

Gözlerinin içi titredi ve sonra kafasını salladı. "Onunla ilgileneceğim." kafamı salladım. "Ben ilgilendim." kısa kestim. İkimizin de bakışları sertti ama onun bakışlarında gizli başka şeyler de vardı. Benimkindeki tek duygu ise saf eğlenceydi. Daha şimdiden gardlarını düşürmeleri gerekiyordu.

MAZHAROĞULLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin