-7-

10.4K 682 472
                                    


Rojbin Abla kapıyı açtığında içeriden ta kapıya kadar gelen bağırış sesleri ile yutkundum ve derin bir nefes aldım. Agir'ın da direkt kaşları çatılırken bakışları bana dönmüş, sonra ise direkt içeri adımlamaya başlamıştı. Ben de peşinden ilerlediğimde, gitmemem gerektiği yönde bir his duyumsasam da gitmiştim.

Ferit sanki Dünya'nın en basit şeyini açıklıyormuş gibi ellerini önüne açtı. "Anne, o kızı kabul etmeyeceğimizi bile bile neden devam ediyorsun buna?" diye sormuştu.

Armanç kahkaha atıp elleriyle salona yeni girmiş beni işaret etti. "BU KIZLA MI ANNE? BU KIZA MI ÜÇÜZ OLMAMI BEKLİYORSUN BENDEN!? O ZAMAN İYİ DİNLE!" Deyip çenesini sıkmış ve bana dönmüştü. "Ölsem de sana kardeşim demeyeceğim, hiçbir zaman Mazharoğlu olmayacaksın!" dedikten sonra fısıldarcasına bana doğru eğildi. "En önemlisi hiçbir zaman kendini bize ait hissetmeyeceksin çünkü değilsin! Sen de tıpkı diğeri gibisin!" dediğinde alayla güldüm.

Boran'ın gergin bakışları üstüme dönünce ayaklandı. "Hayırdır, komik olan ne!?" diye yükselince kaşlarımı çattım ve sinirden titreyen Dilşad Hanım'a bakıp onlara döndüm.

Kollarımı göğsümde kavuşturdum. "Ne ahmak heriflersiniz siz." deyip kafamı iki yana salladım. Ferit ve ikizlerin delici bakışları üstümdeyken özellikle üçüz müsveddelerini geçip ben de onlara bakıp alaylı sırıtışıma devam ettim. "Sizi ailem gibi hissetseydim eğer," dedim ve güldüm bu defa.

 "Dilşad Hanım'ı görüyor musunuz?" deyip onu gösterdim. "Annemi ağlattığınız için ağzınızı yüzünüzü dağıtırdım ama," deyip omuz silktim. "Ailem falan değilsiniz ve öyle olmak gibi bir planım da yok, üç ayımın dolmasını bekliyorum ha o zamana kadar hayat önüme ne çıkarır bilmem, belki aranızdan biri ile samimiyet kurarım, Antalya'ya gittiğimde bile her ay onunla yüz yüze görüşürüm ama şimdi konu bu değil." dedim.

Derin bir nefes aldım. "Demem o ki beyler, sizin bu iğrenç cümleleriniz zaten sizi önemsemeyen birinin -yani bu ben oluyorum- zoruna gitmez, zaten iki abim ve üçüzlerim var, size ne lüzum var? Sizin bu cümleleriniz beni üzmemenin yanı sıra, annenizi kırıyor; ona değer veriyorsanız çenenizi kapatın ve tıpkı benim gibi sabredin. Ve inanın bana, benim çektiğim eziyet sizinkinden daha fazla. Size katlanmak nasıl zor, haberiniz var mı?" deyip güldüm ve kafamı salladım.

Kurduğum cümleler Dilşad Hanım'ı üzerken, Agir bir yerden kendine pay çıkardığı belli olan şekilde bana bakıyordu. "Ben odaya çıkıyorum." deyip daha fazla orada durmadan kaldığım odaya girdim ve kapıyı kapatarak direkt sırtımı kapıya yaslayıp çöktüm. 

Ağzımı elimle kapattım ve dizlerimi kendime çekip ağlamaya başladım. Gözyaşlarım akarken, kotuma koydum kafamı ve gözlerimi pantolonumun dizleriyle silmeye başladım. Onlar akarken ben silmeye devam ediyordum.

Hiçbirini tanımamak zordu. Şehri, çevredekileri, konuşulan dili bile tanımamak zordu. Tanımadığım insanlarla yaşamaya çalışıp psikolojik baskılarına aldırmamaya çalışmak daha ilk günden zordu.

Elimin tersiyle burnumu sildiğimde kapıdan gelen tıklanmayla burnumu çektim. "İrem, benim Agir." deyip susmuştu. Derin bir nefes aldım ve sesimi düzelttiğime emin olunca boğuk bir şekilde konuştum. "Efendim?" diye seslendim dışarı. 

"İstersen... Yalnız kalmak istemezsen ben buradayım, kendini yalnız hissetme. Girebilir miyim?" diye sormasıyla yutkundum. "Gerek yok, ihtiyacım yok iyiyim." dedim ama sesim iyi olmadığımı bas bas bağırır türdeydi. 

Bir süre sesi gelmeyince gitti sandım ama sonra yeniden konuştu. "O zaman ben de," dedi ve bir şeyler yaptığını anladım ama ne olduğunu çözemedim. "Senin gibi kapıya yaslanıp otururum, beni görmek istemiyorsan sorun değil ama ben burada olacağım. Sen git diyene kadar ben de burada oturacağım ve yalnız olmadığını sana hissettireceğim." diye sanki kendisine en büyük hedefi koymuş gibi konuşmuştu.

MAZHAROĞULLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin