33. Sedef Hemşire

810 134 51
                                    


Hayırlı ramazanlar ballarım.

Ramazan-ı şerifiniz hayr olsun.

Ben bu kitabı bitip gidiyordum yalnız. İlla bir şey olacağı yoktu. Ay beni çok kızdırıyorsunuz.

Ben size kıyamıyor, devam ediyorum, siz sadece beğenmediğiniz yerde yorum yapıyorsunuz. Bu hoş değil.

Kendi kendime yazıp okuyacaksam neden kısa kesmeyeyim değil mi? Burada bir yerlerimden size konu üretiyorum.

YORUM YAPARSANIZ İYİ OLUR.

ARTIK AKŞAMLARI YAZARIM VE YETİŞİRSE ATARIM. TASLAK BİTTİ.

Görüşürüz bay bay




3.Şubat - Cumartesi




Uyku yoktu hiç. Sıcak bir evdeyiz, canım vatanımdayım ama evimde değildim sanki. Günlerdir buraya alışmaya çalışıyorduk ama olmuyordu. Hadi İnci için bu yeni bir başlangıçtı da benim için öyle değildi. Ben ülkemin her yerinden yaşarım ama burada yaşamıyordum sanki.

Ankara'dayız. Ayaş ilçesinde sağlık ocağı hemşireliği yapıyordum. İnci hep yanımdaydı, benimle gidip geliyordu işe. Ekmek paramızı birlikte kazanıyorduk. Bu Sedef kimliğinde o benim kızım oldu. Onun da kimliği vardı artık.

Zaman geçiyordu ama hiçbir anlamı yoktu.

"İpek!"

Gözlerimi yoldan alıp kızıma çevirdim. Kolunun altında oyuncağıyla kalkmış gelmiş.

"Niye kalktın sen?"

"Uyuyamadım."

Ağzının içinden konuşuyordu hep. Sesini duyurma gibi bir telaşı da yoktu. Ben onu duyuyor, anlıyordum.

"Gel."

Küçük adımlarla gelip koltuğa çıktı. Alıştığı gibi kucağıma çıkıp kollarımın arasına kıvrıldı. İnsan doğurmadan da anne olabiliyormuş, bunu onunla anlıyordum. Her gün yeni bir şey öğretiyordu bana.

Parmağını saçıma dolaylı çevirmeye başladı. İnsan onunla ne konuşurdu bilmiyordum. Bunu henüz öğrenmedim.

"Gelmiş bahar, geçmiş yazlar neyleyim" diye mırıldanmaya başladım. Ona söyleyecek şarkılar, türküler buluyordum. Çünkü bilmiyordum insan küçük bir çocukla ne konuşur.

"Gelmiş bahar, geçmiş yazlar neyleyim."

Gözlerim sanki gelen varmış gibi yoldaydı. Bir apartmanın birinci katından bakıyordum sokağa.

"Dinleyin derdimi dağlar, söyleyim.
Dinleyin derdimi dağlar, söyleyim."

Çokta zor değildi buradan Artvin'e gitmek ama elimi kolumu bağlayan bir gerçek vardı. İnci, elini yanağıma koyup okşadı usul usul. Sanki beni anlıyordu yavrucak.

"O yardan bir haber verin, öleyim valla valla.
Öleyim billa billa. Öleyim valla valla."

Çok özledim herkesi. Keşke yanlarına gidebilsem. Bir daha kimsem yok demeyeceğim, asla yalnız olduğumu düşünmeyeceğim yemin ederim, yeter ki gideyim.

"O yardan bir haber verin, öleyim valla valla.
Öleyim billa billa. Öleyim valla valla."

Bu evde ki her şey benimdi. Bütün eşyalarım. Turan amcam nasıl yaptıysa bilgisayarıma kadar almış. Telefonum kaza sırasında arabadaydı ama patlamada fırlamış ve hiçbir şey olmamış.

YÜREĞİNE MESKEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin