Çok çok güzel bir bölümle geldim. Yorum yapmadan geçmeyin sakın ha...Yarın ne olacaksa olsun, bugünü birlikte yaşadık.
One Day (film)
Uzun sayılacak bir bakışmaydı. Duygularımı saklamayı bilirdim ama aynı şey Murat için de geçerliydi. O bir askerdi. Bir de benim yüzünden ne düşündüğümü anlamamak çok rahatsız etmiş olmalıydı onu. Oysa beden dilini bile okurdu, o bir asker.
"Merhaba" dedi elini uzatarak. Sakince iki adım giderek elini sıktım. "Murat ben."
"İpek bende" dedim duygusuz bir sesle. Gözlerim kısa bir an ellerimize gitti ve içimde bir şeyler koptu. Elimi çektim sonra hemen. Yüzük vardı parmağında!
"Hım" yaptı Murat. "İpeeek!" Hatırlamıyormuş gibi yapmak benim hayrıma olacaktı.
"Hı hı" dedim. "Kusura bakmayın işim var." Yanından geçerken başını çevirdi ama bakmayacaktım. Karnımın içi acıyordu, damarlarım yanıyordu sanki. Onu çok özümsemişim meğer. Haksızlık bu.
"Ben evlenmek istemiyorum ya" dediğini duydum aşağıdan. Verandaya çıkmıştım. Bilgisayarım, kulaklığım ve yaptığım bir porsiyon makarnayla tamda yeni oturmuştum. Gözlerim dolup duruyordu. Onu gördüğümden beri burnumun direği sızlıyor, göz pınarlarım açılmak için kapıları zorlamaya başlamıştı.
"Hu hu, komşu komşu" diyerek biri girdi bahçeye. "Kız selam" dedi yukarıya ama o bana hoş geldine geliyor olmalıydı elinde bir tabakla. Yanağımı masaya koyarak ayağa kalktım.
"Murat, benimle evlenmeye mi geldin?" dediğinde elimi kalkan kaşının üstünden geçirdim. Pek iyi değildim.
"He he sıranı bekle." Resmen adamın inine düştüm.
"Haha salak. Hayırlı olsun nişanın" dedikten sonra verandaya çıktı. "Hoş geldin hemşire."
"Hoş buldum. Sizde hoş geldiniz."
"Nihal ben. Annem börek gönderdi selamıyla birlikte."
"Çok teşekkür ederim. Ellerinize sağlık. Buyurun. Çayım yok ama kahve yapabilirim."
"Yok yok zahmet etme. Bir ihtiyacın var mı?" Hep bunu mu soracaklardı bana? Alışık değildim ben.
"Her şeyi hallettik sağ olun."
"Peki madem, afiyet olsun."
Nihal geldiği gibi inip tekrar yukarıya baktı.
"Annen ne yapıyor?" diye sordu Gönül abla.
"Takılıyor kafasına göre. Bugün bir cinnet geçirdik birbirimize beni evden attı, sonra vicdanı sızladı geri aldı börek açtık."
Gülüşmeler olurken yerime oturmuştum.
"Gelsene çay içelim."
"Yok gideyim, misafir gelecek. Murat, nişana gelemedik şekerim." Ne zaman nişanlanmıştı? Madem nişanlı, neden evlenmek istemiyorum diyordu?
"Gerek yoktu zaten sana."
"Hahay haspam. Oğlum seni bir ebe alacaktı zaten de ben o körebe olur diye düşünmüştüm."
"Aha aha çok komik."
"Hadi bay." Nihal bahçeden çıkmış giderken. Tam kulaklığı takacakken elim havada kaldı. Yukarıdan müzik sesi geliyordu.
"Oo severiz" dedi Murat. Usulca masaya koydum kulaklığı. Biraz sonra onlar şarkıyı söylerken usul usul yemeğimi yiyordum. Murat'ın sesini hiç unutmadım, gülüşünü de öyle. Ellerini, bakışlarını ve en can alıcısı öpüşünü. Bu his artık midemde geçmez bir kramptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜREĞİNE MESKEN
Chick-Litİpek yetim ve öksüz bir asker kızıdır. Ailesinin kaybı onda büyük bir travma yaratır. Bir gece kız arkadaşıyla dışarıya çıktığında genç ve yakışıklı bir adamla tanışır. Bütün geceyi onunla geçirir ve sabahında onun asker olduğunu öğrenir. Ondan kork...