Yorumlarınızı bekliyorum. Bitiriyoruz artık...
"Biraz sıkıntıdayım, hep senin yüzünden."
Yine gece konuşuyorduk. Gündüz arayamıyordu. Aradığında kısa konuşuyorduk.
"Bende biraz sıkıntıdayım senin yüzünden. Onu ne yapacağız?"
"Ben bana nasıl kızacağım şimdi. Canım, kapatmam lazım. Kendine iyi bak."
"Sende kendine iyi bak aşkım. Seni çok seviyorum."
"Ben daha çok."
Telefon kapandığında kalktım yataktan. Uyuyamıyordum. Geceleri arıyordu ve uyku firar ediyordu. Evin içinde gezer oldum. Amcam sesi duyunca uyanıyor diye odadan çıkamıyordum. Camı açtım.
Derin bir nefes alarak gökyüzüne baktım. Yattığım yer batıyordu bana. O yatağında uyuyana kadar ben uyuyamayacaktım. Tek tesellim aynı gökyüzüne bakıyor olduğumuzdu.
"Muraaat..."
*
Nişan haftasındaydık. Aynı zamanda gözleri yolda bir sevgili, deli gibi çalışan bir hemşireydim. Kendi hastanemizde ikinci nöbete kalışım. Evde ne gün bitiyor, ne de sabah olmak biliyordu. Uykuyla olan savaşıma böyle çare buldum. İki gece üst üste nöbete kaldım.
Yorgundum ama iki saatlik uyku beni ayakta tutuyordu. Bir bebekle ilgileniyordu. Ateşi çok yüksekti, onu düşürmeye çalışıyorduk annesiyle birlikte. Ciğerleri doluydu, hava takıyorduk. Öyle çok ağlıyordu ki beni de ağlattı. Annesi de canım bebekten etkilendim sandı. Oysa burnuma kadar özlem doluydum ve bana ağlamak için bir bahane lazımdı.
On yedi yaşında genç bir çocuk getirdiler. İntihar girişiminde bulunmuş. Midesi yıkandı yatağa aldılar. Serum taktık. Ağlıyordu. Aşık olmuş çünkü. Ergenlik döneminde her şeyin çok fazla ağır yaşandığı bir dönem vardı ve bu da öyleydi.
"İyi misin?"
"Ölmek istiyorum" dedi. Çok üzüldüm o an. Sandalyeyi çekip oturdum yanına. Koluna dokundum.
"Neden?"
"Beni sevmiyormuş" dedi. Güler misin ağlar mısın?
"Bende biraz acı çekiyorum" dediğimde kolunu alnından çekerek bana döndü. Gözlerim dolu doluydu.
"Sende mi terk edildin abla?"
"Yok, hafta sonu nişanımız var."
"Ne güzel işte."
"Benim sevgilim asker. Göreve gideli sekiz gün oldu." Damar yolundan ilacı enjekte ettim. "Geceleri arayabiliyor bir tek."
"Ya, iyidir ama değil mi?"
"Çok şükür. Çok özledim" deyip ağlamaya başladım. "Korkuyorum ona bir şey olur diye."
"Abla ağlama."
"Ben onu çok seviyorum, o da beni çok seviyor. Biz çok badireler atlattık. Anlatayım mı?"
"Anlat" dedi başladım anlatmaya. Beni ilgiyle dinliyordu. Olabilecek en kısa haliyle anlattım bütün hikayemizi. Ağladıkça ağladım da bir yandan. Çocuk bana peçete vere vere bir hal oldu.
"Yani o kadar gençsin ki, değer mi ailene bunu yaşatmana? Ailen var senin. Benim annem babam yok ama kendime zarar vermişliğimde yok. Hayatın boyunca o kadar çok aşık olacaksın ki, daha yeni başladın. Bir sürü güzel kızla tanışacaksın ama en özeliyle evlenmek isteyeceksin. İşte o zaman anlayacaksın ki gerçek aşk o. On yedi yaşında ne umuyorsun aşktan. Geçici bu, geçecek. Lütfen arabesk rap dinlenmeyi bırak ve lütfen hayatın önce kendini kurtarmak olduğunu bil. Bir hayalin olsun çocuk. Benim hayalim doktor olmaktı, hemşire oldum. Yine de mutluyum, hemşire olmak da çok güzel. Bak yirmi altı yaşımdayım. Çok güzel bir işim var, çok yakışıklı bir sevgilim var. Çok güzel bir evim, tatlı bir arabam var. Senin neyin var? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜREĞİNE MESKEN
ChickLitİpek yetim ve öksüz bir asker kızıdır. Ailesinin kaybı onda büyük bir travma yaratır. Bir gece kız arkadaşıyla dışarıya çıktığında genç ve yakışıklı bir adamla tanışır. Bütün geceyi onunla geçirir ve sabahında onun asker olduğunu öğrenir. Ondan kork...