38. İlk Kavga

947 130 25
                                    


15.Mart - Cuma

Koca bir hafta su gibi geçip gitti sanki. Eve gelir gelmez soyunup yattım. Susuzluk başıma vurunca iftara kadar en iyisi uyumaktı. Dalmışım ama ne dalmak. Telefon çalmış, kapı çalmış ben hiçbir şey duymamışım. Odanın camı vurulurken uyandım. Sersem gibi doğrulup yatağın diğer tarafına gidere tülü sıyırdım. Murat'la göz göze gelince gözlerim açıldı. O tam ağzını açacakken üstümü görüp başını çevirdi.

Üstüme baktığımda iç çamaşırlarımla olduğumu görüp tülü bıraktım. Zaten biliyordum da uyku sersemliği işte. Yataktan kalkıp dolabı açtım. Üstüme mavi bir takım giyip cama gittim. Perdeyi, sonra camı açtım.

"Aşkım!"

"Nerdesin sen Allah aşkına?"

"Uyuyordum."

"O nasıl uyumak yavrum, sen uyumamışsın sen ölmüşsün. Çünkü öyle uyku olmaz. Aradım defalarca kapıya vurdum zile bastım."

"Çok özür dilerim canım kapıya mı gelsen acaba?"

"Hazırlan, iftarı dışarda yapalım."

"Tamam."

Camı kapayıp perdeyi çektikten sonra üstümü değiştirdim ışık hızıyla. Kabanımı, telefonumu ve çantamı alıp odada kapıya gittim. Kapıyı açıp anahtarları aldıktan sonra evden çıktım. Ona arabasının anahtarını verip düştüm peşine. Arabası iki gündür bendeydi. Çünkü bir türlü beni erken işe götüremedi. Sanki ben rütbeli askerim. O biraz geç kalsa problem olmuyordu ama ben azarı yedim. Yedim ya. O da bana arabasını verdi sağ olsun. Havalı arabasıyla işe gidip geliyorum.

Arabaya bindiğimizde koltuğu ve aynayı ayarladı. Bir de çaktırmadan bir şey yaptım mı diye bakıyordu, çakal. Sanki anlamadım. Onun bir arabasını patlattım. İskeleti yaşıyordu arabanın, bende yapılsın diye bir ustaya verdim. Her şeyi yeniden alınıyordu. Arabayı patlatma fikri Turan amcamın olduğu için bütün masrafı ona yıktım. Kusura bakmayacak artık, ufak bir kaza da işimizi görürdü. İnandırıcı olsunmuş, al sana inandırıcı masraf.

Yola çıktık.

"Nereye gidiyoruz?"

"Bakacağız" dedi elimi tutarak. "İyi misin canım?"

Ben İnci gitti gideli bir hayli yorgundum. İlk üç gece uyuyamadım, son iki gündür de ölü gibi uyuyordum. İnci mutluydu, iyiydi. Bu bana yeterdi. Gel gelelim ortada alışkanlık vardı ve bunu atlatmak biraz zordu.

" İyiyim. Çok susadım sadece. "

" İpeğim!"

"İyiyim gerçekten. Çok tatlı bir arkadaştı bana, eteğimi tutup benimle gezmesine, göğsümde uyumasına çok alışmışım, o biraz zorladı."

"Çok haklısın canım."

"Gün içinde aklıma geliyor, gözlerim falan doluyor ama olsun ya. O iyi, ailesi hayatta çok mutlu. Bununla avunabilirim."

"En büyük teselli bu işte."

Tamda iftar vaktinde bir yer bulduk. Hoş ve sıcak bir yerdi. Ahşap döşemeli, oldukça salaş bir yer. Neredeyse son masaya oturduk sevdiceğimle.

"Ben bir abdest alıp geleyim" dedi saatine bakarak. Başımı salladım. Murat lavaboya giderken iftar menüsü getirdiler. Şöyle bir göz gezdirdiğimde sağda, arkamda kalan büyük masada Duygu'yu gördüm. O hocaları ve arkadaşlarıyla oturuyordu.

Biz ne zaman yaparız böyle bir şey acaba? Konuşuluyordu ama muhtemelen bir pazara denk getireceklerdi. Murat geri geldiğinde top patladı. Heyecanla açıldı gözlerim. Çok susadım ama beni heyecanlandıran iftarın histi. Ezan sesi yükselince bütün sesler sustu. Ezanı dinledik sessizlik içinde.

YÜREĞİNE MESKEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin