21. Eylül - Perşembe
Duyuyorum. Hâlâ hayattayım, hissediyorum. Gözlerimi açmayı hiç istemesem de açmak zorundaydım. Karnımda bir acı var, başımdan inanılmaz bir uyuşukluk.
Ağzımda oksijen maskesi yoktu, cihaz sesi de gelmiyordu. Demek ki normal odaya alındım. Yaramın hayati tehlikesi kalkmış olmalı. Feride'nin sesini duyuyordum. Derinden geliyordu sanki. Ne zaman başı sıkışsa türkü söyler. Hep yapar bunu. Canı sıkkın olunca söyler, mutlu olunca söyler. Onun her ruh haline söyleyecek bir türküsü vardır. Şimdi de zemheri söylemezsin yani.
"Gün geçtikçe azalırım oy oy oy oy."
Gözlerimi araladığım tavanla kesiştik.
"Bir gün yıkılır kalırım oy oy oy."
Başımı sağa çevirdim. Muraaat. Oturduğu yerde gözlerini kapatmış, muhtemelen vicdanıyla muhakeme yapıyordu. Sola döndürdüğümde Feride pencerenin önünde kollarını bağlamış dışarıya bakıyordu.
"Üstümü karlar örtmeden dön geri "dediğimde birden sağdan soldan üstüme çullandılar.
"Elmalı kurabiyem."
Murat - "İpek, nasılsın canım?"
"Hayatta olduğum için mi?" dediğimde Murat kızarak baktı bana.
"Kaşınma saniyesinde."
Tebessüm ettim.
"Kurşun yemiş gibiyim."
"Bebeğim" dedi Feride. Elimi tuttuğunda tutuşuna karşılık verdim, şaşırdı. "Çok üzgünüm canım."
"Ağlama be!"
Murat gidip kapıyı açtı ve herkes odaya girdi. Gözlerim gördüğü kalabalık karşında bir hayli şaşırdığında uyanmış olmanın verdiği mutluluk yüzlerinden okunuyordu. Benim güzel ablalarım iki yanımda sarılırken çok duygulanmıştım. Hepsinin ağzından şükürlü sözler dökülürken hayatta ilk defa yalnız değilmişim gibi geldi bana.
"Kizum" dedi Afife teyze. "Eyi misun çocuğum?"
Çok ağladıklarını anlıyordum.
"Benim için endişelendiniz mi?" diye aptal bir soru sordum.
Hatice abla "o nasıl söz çiçeğim benim, endişelendik tabi. Nasıl korktuk sana bir şey olacak diye biliyor musun?" dedi. Bilmiyordum. Hayata karşı bir duruşum olduğunu biliyordum ve bu duruşun benim olduğunu ve benden başka kimsenin umurunda olmayacağımı biliyordum.
"İpeğim" dedi Nuray yenge koşup gelirken. Elimi tutup alnımı öptüğünde başladı ağlamaya.
"Ben iyiyim."
"İpek" dedi Darhan abi. Öyle üzgün baktı yüzüme daha fazla tutamadım kendimi. Bir abi insanın hayatında ne kadar kıymetli olabilirse, o da o kadar kıymetliydi. Yunus abim bir tarafa, Darhan abim bir tarafaydı. Üstelik Darhan abiyi neden bu kadar sevdiğime anlam veremiyordum bile. "Çok korkuttun bizi güzelim. İyisin değil mi?"
Gülesim gelmişti.
"Abi beni seviyorsun."
"Kızım seviyorum tabi, buna takıldın mı gerçekten?"
"Evet."
"Allah'ım yarabbim... Canım benim senin ne işin vardı orada?"
Hastane polisi girdi odaya. Ceyhun ve bir doktor daha geldi beraberinde. Heh zurnanın zart zurt dediği yerdeydim şimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜREĞİNE MESKEN
ChickLitİpek yetim ve öksüz bir asker kızıdır. Ailesinin kaybı onda büyük bir travma yaratır. Bir gece kız arkadaşıyla dışarıya çıktığında genç ve yakışıklı bir adamla tanışır. Bütün geceyi onunla geçirir ve sabahında onun asker olduğunu öğrenir. Ondan kork...