Yazardan:
Her kes Yıldırım konağının büyük salonunda toplanmıştı. En başta Hasan ağa oturmuştu. Salonun bir tarafında Arslan diğer tarafında Yılmazoğlu aşiretleri vardı.
Emir de Yılmazoğlu aşiretinin tarafında oturmuştu. Her kes bir birine öfkeli bakışlarını atıyordu.
Hasan ağa en son kardeşi Cesur ağa'ya hitaben " ee kardeşim hayde sizi dinliyorum " dedi.
Cesur ağa da önce yıllardır her tehlikeden koruduğu kardeşinin yavrusuna baktı. Eğer ona bir şey olursa kız kardeşine ne diyeceğini düşünüyordu.
Aynı zamanda Zerda hanımı sakladığı için kendi hayatı da risk altındaydı. Amma artık bu işe bir son vermesi gerektiğinin de farkındaydı.Bu yüzden Cesur bey yerinde dikleşti ve gözlerini odadaki her kesin üstünde gezdirdi.
" Ağabey bilirsin tam otuz beş sene boyu aşiretlerimiz arasında düşmanlık vardır bu düşmanlık bir sevda uğruna başladı" derken gözleri Mustafa bey ile kesişti.
Sonra yine gözlerini hemen çekib abisine bakarak devam etdi "bu düşmanlık için kan davası başlamasa da yıllardır bir birimize ağır darbeler indirdik.
En büyük darbe de abim tarafından yıllar önce Nazı ve Almirayı değiştirmekle yapıldı. Amma bu intikamlar hep bir hiç uğruna yapıldı" diyerek yine kısa bir es verdi.
O sırada Hasan ağa öfkeyle ayağa kalktı " bu da ne demek Cesur benim kardeşimin canının senin için önemi yokmudur?" diye gürlemişti.
O esnada salonda olan her kes ayağa kalkmıştı.Emir bey refleksle Nazın yanına geçti ve olacak her duruma karşı tetikte bekliyordu. Bu durum ise salonda olan Yılmazoğlu ve Arslan erkeklerinin gözünden kaçmamıştı.
Cesur ağa olası her hangi bir duruma karşı kapıdaki adamına işaret vermişti. Salonda olan gerginlik hat safha daydı.
Naz Emir abisinin yanından uzaklaşarak Hasan ağa'nın karşısına geçti. " Eğer kardeşiniz hayatda olsa bu düşmanlık bitecekmiydi?" Dedi.
Hasan ağa öfkeli bakışlarını Naza çevidi." Sen ne dersin nasıl kardeşimin ölüsünü ağzına alırsın ha?"
Cesur ağa " ağabey sakin ol hele anlatayım sonra dersin diyeceğini " dedi. Amma bu sefer de Hasan ağanın öfkeli bakışlarının hedefi o oldu" Cesur! Bu insanları bacımın ölüsünü ağzına alsınlar diye mi haneme soktun !"
Cesur ağa da öfkeyle ağabeyine baktı" Sakin ol dedim ağabey bırak da anlatayım" dedi. Hasan ağa her ne kadar sinirli olsa da onaylayıp oturdu. Amma hàla yumruklarını sıkıyordu.
Cesur ağa " ağabey yıllardır senden ve sizden bir sırr saklıyordum benim kız kardeşim Zerda o gece intihar etdiğinde tek kendi canına değil aynı zamanda karnındaki bebeğinin de canına kıymıştı"
Dediği zaman salonda büyük bir şok dalgası yayılmıştı. Cesur ağa ve Emir Mustafa beye bakarken Naz Emir abisini dikkatle inceledi. Şimdi neler hiss ediyordur kim bilir.
Cesur bey devam etdi " o gece odasına girdiğimde ölü gibi yerde yatıyordu ben o gece iki canı kaybediyordum neredeyse " deyince bütün bakışlar Cesur beye döndü.
Ne demek neredeyse ? Diye düşündü Mustafa bey. Yani yıllardır kalbindeki acısı olan sevdası yaşıyormuydu?
Cesur bey " ben o gün hastanede öğrendim ki kardeşim karnında bir can taşıyor ve bir karar aldım hem bacımı hem de o masum canı ne olursa olsun koruyacaktım ve korudum da " dedi Emir'e bakarken.
Hasan ağa hemen ayağa kalkıp kardeşinin yakasına yapıştı" Ne diyorsun lan sen!"
O esnada Emir dayısının yakalarını Hasan ağa'dan kurtarıp karşısına geçti " sen ne hakla onun yakasın yapışıyorsun" dedi dişlerinin arasında tıslarcasına.
Hasan ağa ise karşısında ona diklenen bu adamın kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sonra da " sana ne kimsin lan sen!" Diyerek Emir'i geri itdi.
Cesur ağa öne çıkarak " bir daha onu istersen seni öldürürüm Hasan ağa " dedi. Cesur bey için karşısında kim olursa olsun eğer Emir'e zarar verirse onu yok ederdi.
Cesur ağa yıllardır kardeşini ilk kez böyle görüyordu. Şaşkınlıkla ona bakarken Cesur bey tekrar konuştu " Emir Yıldırım benim oğlum olarak kayıtlı olan yeğenimdir!" Diyerek Emir'e baktı.
O esnada Mustafa bey kekeleyerek
" Ze-zerda ile B-benim o-oğ-lum" dedi. Naz da abileri ve Mustafa beye hitaben " Ağabeyimiz ve seninde oğlun Emir Yıldırım " dedi abisinin yanına giderken.Hasan ağa şoka girip transtaymışcasına konuşmazken Mustafa bey kalbini tutarak koltuğa çöktü. Abiler ise şaşkın ve inanmazca Naz ve Emir'e bakıyordu.
Emir her kesi ve her şeyi boş vererek Naz'ı ona göre küçüğünü kolları arasına aldı. Önce saçlarına sonra şakağına öptü.
Hasan ağa kendini toparlayıp silahını çıkardı namlunun ucunda Cesur ağa vardı. Bunu gören Emir Nazdan uzaklaşıp dayısının karşısına geçti. " Yıllardır sizin yüzünüzden kardeşlerim beni bilmeden büyüdü.
Amma artık yeter daha fazla sabrım kalmadı bu günden sonra ne bu ülkeyi ne de kardeşlerimi bırakmam" dedi kararlı ve itiraz kabul etmeyen bir şekilde.
Hasan ağa silahını Emir'e doğrultsada elleri titredi yıllardır öldü bildiği en büyük pişmanlığı olan kardeşi yaşıyordu ve bu adam da onun canından candı. Kıyamadı Hasan ağa canının canına kıyamadı. Zaten ne zaman kıya bilmişti ki
O sırada odada bir ses yankılandı bu Mertin sesiydi" BABA" babası koltukta eli kalbinde yatıyordu.
Miran hemen oraya gitdi nabzını kontrol ederek ilk müdaheleye başladı. Baran da Ambulans çağırmıştı bile.
Geri kalan süre boyu Mustafa bey hastaneye yetiştirilmişti bütün Yılmazoğlu ailesi kapıda haber bekliyordu .Emir de onlarla birlikde hastaneye gelmişti. Naz Murat abisine sarılmış ağlıyordu.
Koridorda beliren Murathan hemen kardeşi bildiği adama ve sevdiği kadına doğru gitdi. Murat onu görünce gözlerindeki çaresizlikle ona baktı. Murathan gelip elini önce Muratın omzuna atdı " Allah yardımcısı olsun kardeşim " dedi.
Sonra Nazın diğer tarafında oturarak ellerini ellerinin arasına aldı. " ağlama güzelim geçecek lütfen harap etme kendini" dedi.
Naz başını abisinin göğsünden kaldırıp Murathana bakarak" gerçekten geçecek mi?" Dedi.
Murathan da nazı çekip sımsıkı sarıldı. Onları uzaktan izleyen Emir'in yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Kardeşinin sevdiği adam bu olmalıydı.
Aradan saatler geçmesine rağmen hàla bir haber yoktu. Bütün Yılmazoğlu ailesi duvar diplerinde bekleme koltuklarında öylece haber bekliyordu.
Sultan hanım fenalaştığı için Hemşireler sakinleştirici yapmış bir odaya yatırmıştılar. Yanında Aslı vardı. Leyla ise evde çocuklar ile ilgileniyordu. Murathan da sürekli Naz'a dinlenmesini söylüyordu ama Naz kabul etmiyordu.
Mustafa bey ile aralarında güçlü bir bağ olmasa da Mustafa bey hep onun yanındaydı bu yüzden Naz çok endişeliydi.
Murat Mirhanı teselli ediyordu çünki kardeşler arasında Mustafa bey e en bağlı olan Mirhandı.
Mirza ve Ömer ise hem babasını düşünüyor hem de abilerini düşünüyordu. Yıllar sonra bir kız kardeşi bulmuştu onlar ilk önce şimdi ise bir abi bulmuştular.
Emir bey kendini suçluyordu artık çünki eğer o gelmese bütün bunlar olmayacaktı ona göre.
Naz da bakışlarını abisine çevirince aklından neler geçtiğini anlamıştı. Hemen ayağa kalkıp abisine gitdi ve direk kollarını boynuna doladı " abi sakın! Sakın kendini suçlama tamam mı? Senin suçun yok " diye kulağına fısıldadı.
Tam o esnada ameliyathane kapısı açıldı içeriden doktorlar teker teker çıktılar. Bütün aile doktorların başına toplanıp onların ağzından çıkacak her kelimeyi merakla bekliyordular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savcının ailesi (Gerçek ailem)
Adventure(Tamamlandı) 26 yıl önce karışan hayatlar. Ailesinin göz bebeği Naz ve ailesini kabul etmeyen Almiranın hikayesi. Arslanların prenses kızı Naz aslında Biolojik kızları değilse neler olur? Peki güçlü savcı Naz Arslan bu gerçeği kabul edecek mi? Al...