26.Bölüm: Sonsuza Dek Kaybetmek

403 40 4
                                    




26.BÖLÜM

SONSUZA DEK KAYBETMEK

Bir daha yanmam dediğin yerden tekrar tekrar yanmaktır sevdiğin insanı kaybetmek.

*

Korkuyla nefesimi tuttum.

Kalbim göğüs kafesimin altında çırpınırken zihnimde en kötü ihtimaller oradan oraya koşturmaya başlamıştı çoktan.

Büyükçe yutkunurken omzumun üzerinden kapıya doğru baktım.

Ne yapacağımı bilememenin verdiği tedirginlik ve başıma neler geleceğini düşünmenin verdiği korkuyla oturduğum yerde kıpırdanmaya başladım. Öyle ki Göktuğ'un dakikalardır beni izlediğini bile fark edememiştim.

"Ne oluyor sana?" diye sordu. Korkuyla iç çekip Göktuğ'a döndüm. "Kurtlandın mı ne oldu? Kıpır kıpır duramıyorsun yerinde."

Alt dudağımı dişleyerek çaresizlik dolu bakışlarla yüzüne baktığımda merakla kaşları çatıldı. Telefonunu yanına bıraktığı gibi doğrulup yanıma geldi.

"Ne oldu lan?" diye sordu meraklı bakışlarla yüzümü incelerken. "Konuşsana kızım, dilini mi yuttun?"

"Göktuğ..." diye mırıldanırken sesimin titrediğini duydum. "Dünden beri başıma neler geldi bilmiyorsun."

"Ne? Nasıl?" diye bağırdı iyice yanıma sokulurken. "Anlat çabuk. Ne saklıyorsun?" derken öfkelendiği sesinden belliydi. "Ben sana demedim mi benden bir şey saklamak yok diye!"

"Anlatacaktım..." diye mırıldandım mahcup bir şekilde.

"Ne zaman?" diye sordu ters ters bakarak. "Anlat!"

"Geçenlerde Azra denen ruh hastasıyla karşılaştık okulda." Her kelimenin ardından arkama dönüp kapıya bakıyordum tedirgin bir şekilde.

"Manyak mısın kızım?" diye sordu. "Nereye bakıyorsun sürekli?"

Göktuğ'a döndüğümde korkuyla yutkundum. Elimin titremesini umursamadan başparmağımla omzumun üzerinden kapıyı işaret ederken, "Şu an kapıda bir şey var." dedim. Yaşadığım korkuya göre sesim son derece sakin çıkmıştı bu kez.

"Bok mu var, ne var?" diye sordu sinirle.

"Bilmiyorum..." dedim başımı iki yana sallayarak. "Her şey olabilir. Ya da birileri..."

"Umut salak salak yapmasana kendini. Ne saçmalıyorsun sen?" derken eğilip kapıya baktı tedirgin bir şekilde.

"Bilmiyorum dedim ya!" diye çıkıştım yaşadığım gerginliğin altında ezilirken.

"Açıp bakalım o halde," dedi ve ayağa kalktı. Hışımla oturduğum yerden kalkıp yanına gittim.

"Ya bize zarar verecek bir şey varsa?" diye sordum sıkıca kolundan tutunurken.

"Umut..." derken bakışları bir yüzüme bir sıktığım koluna kayıyordu. "Normal şartlarda kol tutması gereken kişi benim, biliyorsun değil mi?"

"Çok gerildim diyorum. İnanmıyor musun?" diye azarladım kaşlarımı çatarak.

"İnanıyorum da... Senin yüzünden parmaklarıma kan gitmiyor şu an!" dedi ve telaşla kolunu bırakıp kendimi geri çektim.

"Farkında değilim. Özür dilerim..." diye mırıldandım.

Kendimi korkan, başkasının ardına saklanan kişi olarak görmenin şaşkınlığını yaşarken içten içe kendimi yüreklendirmeye başladım vakit kaybetmeden. Bana yakışanı yapmak üzere başımı dik tutup Göktuğ'un yanından geçerek kapıya doğru yürümeye başladım ağır ağır.

Güneşi Söndürmem Gerek (FİLM OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin