3.Bölüm: Yaşamaya Sözüm Var

154K 4.6K 2.7K
                                    

Selaaaaaamm ❤️

Sadece sizden tek ricam bol bol yorum yapmanız ve bu satırdayken oy verip öyle devam etmeniz. Çünkü leş bir hafta geçirdim. O yüzden moralimi yükseltmeye, yanımda olduğunuzu hissetmeye ihtiyacım var

Bölüm sonu açıklamasında görüşmek üzere.

Keyifli okumalar!

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayalım lütfen ⭐️

*

3.BÖLÜM

YAŞAMAYA SÖZÜM VAR

Sevdiğin insanla yaptığın şeyleri artık onsuz yapmak zorunda olduğunu bilmek... İşte bundan kötüsü yok.

***

Daha otobüsün basamaklarını inmeden üzerime doğru birinin koştuğunu fark ettim.

Durup korkuyla iç çekerken Göktuğ "Nihayet," diyerek beni kucakladı. Son basamağı da inince beni kucaklayıp bir tur etrafında döndürdükten sonra sakince yere bıraktı.

"Göktuğ..." diye mırıldanırken pusuda bekleyen gözyaşlarım teslim olup akmaya başladılar.

Sıkıca sarıldı. "Geçti..." Saçlarımı usulca okşuyordu. "Her şey daha iyi olacak."

"Gitti," diye karşılık verdim hıçkırıklarımın arasından. "Her şey berbat oldu."

"Öyle deme." Geriye çekildi hızlıca. "Berbat olan hiçbir şey yok, sakın öyle söyleme," diye uyardı gözlerimin içine şefkatle bakarken.  "Gel buraya..." Sanki sığınır gibi yeniden sarıldım ona tüm acizliğimle.

Dakikalar Göktuğ'a sarılıp ağlamamla geçti. Gözyaşlarım kuruyana kadar, gözlerim kızarıp acımaya başlayana kadar ağladım. Göktuğ da hiç yorulmadan, sabırla acılarımı yüklendi.

Otobüs terminalinden ayrıldığımızda toplu taşıma kullanmak yerine yürümeyi tercih etmiştim. Nefes alamıyor gibi hissediyordum çünkü.

"Senin için çok güzel bir ev buldum." Göktuğ yüzümün asık olmasını hiç sevmezdi. Neşeyle sıçrayıp önüme atladığında irkilerek durmama neden oldu.

"Neden?" diye sorarken güçsüz bacaklarım bedenimi ağır ağır sürüklemeye devam etti.

Göktuğ bu yersiz sorum karşısında anlamayarak yüzüme bakarken, "Çünkü bir eve ihtiyacın var," dedi coşkuyla.

Durup boş boş yüzüne bakarken, "Neden?" diye sordum tekrardan, biraz önceki ses tonumla. Benim için çabalayan birine böyle ters davrandığım için kendime kızsam da aksini yapmak içimden gelmiyordu. Kalbim böylesine sızlarken sahte gülücükler, kahkahalar saçacak değildim ya?

Umutsuzluğa kapılarak omuzlarını düşürdü. "Ne diye böyle yapıyorsun ki?"

"Ne yapıyormuşum?" diye sorduğumda kendi mutsuzluğum yetmezmiş gibi çevremdeki insanlara da negatif enerjimi yaymaktan rahatsız oluyordum. Ki Göktuğ'u çok severdim. Ne zaman canım sıkkın olsa neşelendirmek için elinden geleni yapar ve başarırdı.

Koluma dokunup beni kendine çevirdi. "Ben seni tanımıyorum," dediğinde çatık kaşlarının altında açık kahverengi gözleri endişeli bir öfkeyle parlıyordu.

Aynı şekilde kaşlarımı çattım. "Anlamadım?"

"Neyini anlamadın? Senin bir yabancı olduğunu ve bana arkadaşım Umut'u geri vermeni istediğimi söylüyorum." Kollarını göğsünün altında birleştirdi. "Karamsarlıkla dolu o aptal kafan söylediklerimi anlayamıyor mu?" Aynı zamanda işaret parmağıyla şakağıma dokundu. "Kendine gel Umut!" Neredeyse hissedilemeyecek kadar hafif dokunuşlarla vurdu şakağıma. "Eğer bu yabancıyla savaşmam gerekiyorsa..." Meydan okurcasına duruşunu dikleştirdi. "Savaşırım fakat şunu bil ki, girdiğim savaşı kazanmadan çıkmam." Kaşlarını kaldırıp kararlılıkla yüzüme bakmaya devam etti. "Karar senin." Omuz silkerek yanımdan ayrılıp önde yürümeye devam etti. Bense söylediklerinin etkisiyle olduğum yerde kalakalmıştım.

Güneşi Söndürmem Gerek (FİLM OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin