-5.2-

1.4K 263 115
                                    

Karla oynamak için dışarı çıkmıştık hepimiz. Ben kenarda durup arkadaşlarıyla boğuşan bebeğimi izlerken aynı zamanda da etrafı gözetliyordum. İş beni aşacak seviyeye gelmediği sürece babamlara haber vermeyi düşünmüyordum. Onları da aynı şekilde panik etmeye gerek yoktu. Her zamanki izleme görevlerinden biri olmalıydı, iş çirkinleşirse de aynı çirkinlikle karşılık vermeyi de bilirdim.

"Ya, ya hyung! Ya bıraksana!"

Hoseok Taehyung'u kucaklayıp kar yığınının içine attığında kıkırdadım ve bakışlarımı onun sinirli yüzünden ayırmadım. 

"Kardan prens oldun bebişim."

"Kardan prensmiş! Üşüdüm ya, kaldırsana beni!"

Hoseok'a karşı sinirle söylenip ellerini uzattığında Hoseok bir şerefsizlik yapacağını belli eder şekilde gülümseyip elinden tutarak kaldırmasının ardından tekrar yığının içine itmişti. Bebeğim ise sinirle oflayıp yerinde debelendiğinde iyice kara gömülmüştü ve artık yorulduğundan da debelenmesi bir işe yaramıyordu. Dayanamadan yanına gidip elinden tutarak kaldırdım ve üzerindeki karları temizleyip dudaklarımı üşüdüğü için kızaran burnuna bastırdım.

"Üşüdüysen kulübemize dönelim bebeğim?"

Bakışları arkama odaklandığında irisleri heyecanla parıldadı ve montuma tutunup bir elini de arkama doğru uzattı.

"Kardan adam yapalım biz de!"

İlk defa, benden istediği bir şeyi hemen yerine getiremedim. Zira montumu avcu arasında sıkıca tutan elinin tatlılığından mest olmuştum. Taehyung'un elleri büyük ve güzeldi ama şu an bir bebeğinkiler gibi görünüyordu ve ben bakışlarımı onlardan ayıramıyordum. İkisini de sıkıca tutup dudaklarımı bastırdım. Minicik bir mırıltıyla bana iyice sokuldu.

"Eldivenlerini neden giyinmedin bir tanem?"

Neredeyse bakışlarını örten şapkasını düzeltip atkısını da kızarmış burnunu saracak şekilde sardım yeniden. 

"Evde unutmuşum eldivenleri. Özür dilerim, sen de üşüdün, değil mi?"

"Saçmalama şapşal, ne özrü. Bekle burada, geliyorum ben hemen."

Avuçlarım arasında ısınan ellerini birkaç kez daha öpüp onu arkadaşlarıyla birlikte bıraktım ve kulübelerin arkasında kalan büyük otele doğru yürüdüm hızla. İçeri girip mağazadan iki çift kar eldiveni alıp ödemeyi yaptım ve hemen geri döndüm bebeğimin yanına. Küçük kardan adamlarına bakıp gülümsedim ve kızaran ellerine dudaklarımı birbirine bastırarak baktım. Canını acıtmamaya çalışarak eldivenleri eline geçirirken Taehyung'un bana baktığını görebiliyordum göz ucuyla. 

"Seni seviyorum."

Hayran gibi çıkmıştı sesi, iç geçirip güzelliğine baktım ben de. Yaklaşıp yanağıma dudaklarını bastırdıktan sonra geri çekildi ve gülümsemeye devam etti.

"Ben de seni seviyorum."

O sırada bebeğim sırtına gelen kar kütlesiyle üzerime yalpaladı, sıkıca tutup kendime çektiğimde Hoseok göründü arkadan. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim.

"Hoseok, kaşınıyor gibisin."

"Gözümün önünde sevişmeyin! Ben ne diyeceğim bu çocuğun anne babasına?!"

"Nişanlılar onlar geri zekalı! Evlenecekler lan, üç yıl oldu ayrıca ne hesap vermesi?!"

"Seni annene söyleyeceğim hyung, bir rahat bıraksana bizi ya! Evleneceğim ben! Bak, evleniyorum hatta!"

Cherry Blossom×TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin