"Beni bekle aptal çocuk!"
Chan arkamdan seslense de umursamadan son hızla okulun yakınlarındaki parka doğru yürüyordum. Elimi cebime attığımda hissettiğim sigara paketi rahatlamama neden olmuştu. Sigara aşk gibiydi, sizi mutlu edip aynı anda zarar verme özelliğine sahipti. Bu yüzden seviyordum onu. Olmayan sevgilimin yokluğunu sigara dolduruyordu işte. Daha ne isteyebilirdim?"Bekle diyince daha da hızlanmak zorunda mısın?!"
Fark etmeden yaptığım şey beni güldürmüştü. Arkamdan gelen gerizekalıyı da fazla uğraştırmamak adına adımlarımı yavaşlattım ve durup arkamı Chan'ın olduğu yöne çevirdim. Yanıma vardığında ellerini dizlerine koyup hızlı alıp verdiği nefesini düzene sokmak için birkaç saniye bekledi. Kafasını kaldırdığı an göz göze gelmemiz bir olmuştu."Ne var?" Umursamazlıkla sormuştum. Chan cidden sabrımı taşırıyordu. Ondan vazgeçtiğimi göremiyor muydu hala?
"Özür dilerim." Afallamıştım, daha birkaç gün önce yumruklarını sertçe karnıma, bedenime savuran ve bundan pişman olmayacakmış gibi gülerek bahseden adam; karşıma geçmiş özür mü diliyordu?
"Hangisi için? Hangi hatan için özür diliyorsun Chan?" Ellerimi göğsüne yerleştirip geriye ittirdim. "HANGİ ŞEREFSİZLİĞİN İÇİN ÖZÜR DİLEYECEKSİN?!" Geriye itmemi umursamadan ellerimi tutup beni kendine doğru çektiğinde burun burunaydık. Nefesini bu kadar yakından hissetmek karnıma ağrı girmesine neden olurken aklım bir karış havada, gözlerine bakıyordum.
"Her şey için Lee Know..." Sesi o kadar yakından ve derinden geliyordu ki ruhuma işlemişçesine titreyip kendimi ondan kurtarmaya çalıştım. Tabii ki ellerimi daha sıkı tutması bütün planı bozmuştu.
"Sana öyle davranmamalıydım, biliyorum. İtiraf etmeyliyim ki korktum. Günlüğümü Seungmin'e göstermen demek, geri dönülemez bir şekilde onunla aramızın açılması demekti Lee Know. Bu ihtimal bile beni delirttiği için fazla sert çıkıştım. Özür dilerim."
Vurması gram umrumda değildi. Onun için bu kadar delirip bana kıymasıydı üzüldüğüm. Beni değil de onu bu kadar önemsemesiydi canımı yakan. Kalbim hiç olmayacak kadar kırıldı cümlesindeki her bir harfle. Harfler bile üzüldüler, kaçmak istediler benden, ben daha fazla acı çekmeyeyim diye.
Sustum. Konuşursam ağlardım. Konuşursam kırardım. Gör beni diye haykıran yüreğimi bu sefer görmezden geldim. Çabalamak nafile geldi o an. Ruh nasıl sevgiyle iyileştirilebilirse sevgisizlik de ruhu öldürebilirdi. İçten içe ölen ruhuma söz geçirmeyi denemedim bile. Daha umudumuz var, diyip kandırmadım onu. Ölüşünü kabullen diye fısıldadım kulağına: "Sen, öldün."
"Bırak..." güçlükle söylediğim kelimeyi anlamamış gibi baktı gözlerime. Boğazımda oluşan yumru konuşmama engel olsa da zar zor tekrar ettim. "Bırak."
Yavaş yavaş ellerimiz birbirinden ayrıldığında arkamı dönüp güçlükle ayakta duran bedenimle yere çöktüm. Bu hareketim Chan'ı endişelendirmiş olacak ki birkaç adımda yanıma ulaşmıştı. "Lee Know! İyi misin?! Lee Know!" Gözlerim kapanırken Chan'ın sahte endişesine gülmeden edemedim. Karanlığa gömülmeden birkaç kelime döküldü dudaklarımdan:
"Rolünü iyi oynuyorsun Channie..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Circus | Minchan
Fanfiction"Yani baş düşmanımla aynı odada kalacağım öyle mi? Hayatta olmaz." [1.] [Acemilik unsuru]