CC | 17

105 8 3
                                    

"Seungmin nasıl Han'dan hoşlanabilir? Aklım almıyor..." Jennie'nin mırıldanması tam olarak kafama takılan  soruyu dışa vurur nitelikteydi. "Gay tipi de yoktu ki çocukta?"

"Ben ders esnasında birkaç kez Seungmin'in Han'a kaçamak bakışlar attığını fark etmiştim ama çok da üstünde durmamıştım." diyen Felix'e döndüm. "Ne zamandan beri oluyor bu?"

Felix elini çenesine yaslayıp düşünür pozisyona geçti anında. "Nereden baksan 2 ay?"

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Jennie hayretle bana bakıyordu. "Hatırlıyor musun, Seungmin'in Han'ın numarasını proje ödevi bahanesiyle senden istediğini? O da nereden baksan 2 ay öncesiydi?"

"Doğru..." buruk bir şekilde gülümsedim. "Han o sıralar bana yürüyordu hatta, pas vermeyince de umursamamaya başladı. Ama..." duraksadım. Aklıma hastanedeyken getirdiği çiçekler gelmişti. "Ama?" diye soran Felix'e döndüm. "Geçen hastaneye sizden sonra Han da geldi ve elinde bir buket çiçekle..." Sesimi temizleyip cümleme devam ettim."...mint bir peçete koymuştu cebine." Jennie hafifçe öksürürken, Felix de sırtını sıvazlamıştı. "İki dakika boğulmadan dur!"

Jennie onu umursamadan bana çevirdi bakışlarını. "Mint en sevdiğin renk değil mi?"

"Evet, beni sevdiğini söylemedi ama söylemeye hazır gibiydi. Engel oldum ben de... Biraz geçiştirdim gibi yani."

"Vay anasını!" diyen Jennie ile zoraki bir şekilde güldüm. Modun yere düşmüş diye dalga geçtiğim Han Jisung'tan özür bile dileyebilirdim şu an. Baksanıza, gülmeye halim yoktu.

Fazla vakit kaybetmemek adına ayağa kalkıp beni izleyen ikiliye döndüm. Parmağımı tehdit edercesine sallıyordum. "Bu olayı öğrendiğimi Hwang'a dahi söylerseniz kendinizi öldü sayın."

Felix utangaç bir şekilde bakışlarını kaçırıp araya girdi. "Biliyorsa ne yapacağız?"

"NE?" Sinirden bir yerleri kırabilirdim şu an. Mesela Hyunjin'in kemiklerini?

"Öyle değil ya..." diyip ellerini sakin olmam için havaya kaldırdı. "Evde Chan'la tartıştığımız sırada öğrendi."

"Onu mu konuşuyordunuz?" Sinir bozukluguyla gülüyordum. "Noluyor dediğimde 'bir şey olmadığını' kasteden de oydu değil mi? Hatta..." aklıma gelen şeyle daha da çıldırma noktasına gelmiştim. "Adını anmak istemediğim şahıs, 'Ben geleyim?' diye sordu yüzsüz yüzsüz. Değil mi?!"

Felix yanıma gelip kollarımdan tuttu sakince. "Şimdi bunları düşünüp daha da gerilmeyelim Lee Know...Ne yapacağını söyle, yemin ederim yardımcı olacağım."

Derin bir nefes alıp sakinleşmek ister gibi gökyüzüne çevirdim bakışlarımı. Ağlamamak için yapardım genelde bunu.
"Kimseye tek kelime etmeyin. Hwang bana olayları itiraf edene kadar ona da bir şey soylemeyeceksiniz."

"Ona kızma." dedi Felix, tuttuğu kollarımı hala bırakmamıştı. "Senin üzülmemen için bir şey belli etmeme olasılığı daha yüksek."

"Hayır!" dedim bakışlarımı gökyüzünden çekip Felix'e odaklarken. "Benim, böyle bir durumda haberim olması gerektiğini en iyi bilen kişi o."

Geriye dogru bir adım attigimda kollarım Felix'in ellerinden kurtulmuştu. "Sen eve git Felix. Sınavın bugüne çekildiğini ve Jennie'ye yardım etmek için burada kaldığımı söylersin."

"Ama ya onlar da sınava çalışmak için yanınıza gelirlerse?" Güldüm. "Gelecekleri varsa görecekleri de var, değil mi Jen?"

Başını sallayıp gururlu bir anne gibi omzumu sıvazladı. "Var tabi..." dedi gülümsüyordu. "Tokat atmayı da özlemiştim zaten."

"Aman Jen..." dedim gergin bir gülüşle. "Rolümü çalmasan iyi olur."

"Tamam tamam..." Her şeyi bir kenara bırakıp gülüyor olmamız bir yandan mutlu etse de diğer yandan hırsımı arttırıyordu.

Öfke problemi. Kesinlikle öfke problemlerim vardı.

Birkaç dakika sonra okuldan çıkan Felix'i izleyip içeri girdik. Han muhtemelen sınıfındaydı. Yine de emin olmam gerekiyordu. "Han'ı gördün mü buralarda?"

Jennie kısa bir an dursa da aklına gelen şeyle gözleri parlamıştı. "Kantin! Kantindeydi en son!"

Kantine girip kalabalığın arasından Han'ı ayırt etmeye çalışmıştık. Nafileydi. "Sınıfa bakalım..." dedim en son. Öyle bir doluydu ki içerisi, iğne atsan yere düşmezdi cidden.

Kapıdan çıkmaya çalıştığımız sırada çarpıştığım bedeni tuttum reflexle. "Afeders- Han?" Far görmüş tavşan gibi bakan Han'la aramızdaki yakınlığı bozan Jennie olmuştu. "Gel bakalım." Jennie tarafından kolu tutulup cekistirilen Han'ın şaşkınlığı bana da geçmişti. "Han yürümeyi biliyor zaten Jen! Bırak çocuğu!"

Sözlerim bir kulağından girip ötekinden çıkmıştı. "Nereye gidiyoruz Lee Know-ssi?" Oflayarak onlara yetiştigimde Han'ın kolunu tutan eli sertçe çektim. "Seni kırmamak için takip ediyor farkında mısın?" dedim Han'ı kastederek. "Yoksa kendisini çoktan kurtarırdı senden."

Jennie Han'a dönüp kusura bakma dercesine baktığında Han umursamıyormuş gibi omuz silkmekle yetinmişti. "Neden beni çekiştirip durduğunuzu anlatacak mısınız?"

"Burada olmaz." dedim. Zaten kalabalık bir yerdeydik. Geçen gün Chan'a yaptığım itiraf gibi olayın her yere yayılmasını istemiyordum.

"Dışarıdaki bankların birine oturup adam gibi konuşacağız."

"Pekala." uzatmayıp bizi takip ettiğinde bankların yanına çoktan varmistik. "Ee, kim başlıyor?" diye sorduğunda Jennie atıldı hemen. "Kim, dediğine göre ben başlayayım."

"Çok sevgili Han Jisung, sana tek bir soru soracağım..." Onay ister gibi bana baktığında kafamı salladım. "Seungmin'in senden hoşlandığından haberin var mıydı?"

Han şaşırsa da duruşunu bozmadan karşılık verdi. "Evet."

"Peki..." dedim. Bakışları beni bulmuştu bu sefer. "Chan ile bir hırs yarışına girdiginizi de biliyorsundur."

Bakışlarını benden çekip yere indirmişti. Duruşunu hala bozmuyordu. "Senden karşılık alamayınca..." devam etmesine gerek bile yoktu aslında.

"Anladım."düz bir sesle söylemiştim. "Ama..." dedi araya girip. "Bu Seungmin'i sevdiğim anlamına gelmiyor. Sadece Chan'ı sinirlendirirsem senden uzak durup Seungmin'i korumak için onunla konuşur ve önümüzde engel kalmaz sandım." Duruşunu ilk defa bozup başını yere eğen Han'a baktım. "Söylerken ne kadar utandığımı tahmin bile edemezsin. Seni sevdiğim için yaptığım çocukluktan dolayı özür dilerim." Cevap vermediğimi görünce başını kaldırıp bana baktı. "Seungmin'i sevmiyorum Lee Know... Ona sadece arkadaşça yak-"

"Aynı bokun laciverdisiniz." dedim konuşmasını bitirmesine izin vermeden. "Ama şu anlık bana yardım etmek zorundasın. Seungmin'den sonra özür dilersin." dedim emrivaki bir şekilde.

"Tamam." dedi suçunu üstlenir gibi. "Ne dersen yapacağım."

Yaklaşık yarım saat boyunca oturduğumuz banklarda, aklımdaki planı anlattım. Jennie yaptığım plana onay verirken Jisung da hayret etmesine rağmen kabul etmişti oynayacağı rolü.

İşte şimdi, tek kırılan ben olmayacaktım.

***

Circus | MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin