CC | 23

94 8 0
                                    

Olayları hızlandırmaya başlıyorummmmm

***

"Biz geldiiiik!" Açılan kapı sesiyle elimi Chan'dan kurtardım. "Hwang'lar geldi herhalde."

"Muhtemelen." dedi Chan. Birlikte kapıya doğru yürüdüğümüzde içeri giren Hyunjin'in yanında Felix'in olmadığını fark ettim. Sormama fırsat vermeden konuşmaya atılmıştı Hyunjin. "Sarışını eve bıraktım, annesi dün eve gelmedi diye biraz sinirlenmiş de..." Chan gülüp Hyunjin'in omzunu patpatladı. "Bayan Lee biraz sert bir kaynana olacak anlaşılan."

Gülerek içeri giren Hyunjine baktım.
"Ee Hwang?" Konuyu biraz dağıtmış gibi olmuştum. Chan'la ilgili olayı itiraf edip etmeyeceğini merak ediyordum sadece. "Sen nasılsın, napıyorsun?"

"İyiyim de..." dedi. Gözleri Chan'a kaydığında kaşları çatılmıştı. "Siz iyi misiniz peki?"

"Neden iyi olmayalım?" Chan'ın sorduğu soru alaycı bir şekilde gülmeme neden oldu. "Aynen, neden iyi olmayalım?"

Hyunjin  yanıt vermeden suratı asık bir şekilde yanımızdan geçip oturma odasına ilerlemişti. "Yorulmuşum ya..."

"Belli." dedim imalı imalı. "Felix'le çok mu uğraştın yoksa?"

"Ya hyung!" diyip kendini bıraktığı koltuktan yastığın birini kaptı. "Kafana gelmesini istemiyorsan ayağını denk al!"

"Bence..." Chan önüme geçip o da kenardan bir yastık kapmıştı. "Kaşınma Hwang."

Hyunjin'in gülen yüzü bir anda solarken sinirle Chan'a döndüm. "Sen neden karışıyorsun ki?"

Hyunjin ayağa kalktığında umursamazca gülmüştü. "Sorun yok..." dedi sakince. "Seni benden korumayı düşünen adam..." Söyleyip söylememekte kararsız gibiydi. "Acaba kendinden de koruyabilecek mi?"

"Ne demek istiyorsun?" dedim heyecanla. Sanırım Hwang bir şeyleri açıklığa kavuşturmak istiyordu. Ne yalan söyleyeyim, arkadaşım olduğu için bir kere daha sevinmiştim.

"Hiiiç..." dedi bir şey olmamış gibi. "Öylesine dedim ya..." Modum yerle bir olurken Chan'a döndüm. Bir şeyleri anlamlandirmak ister gibi Hyunjin'e bakıyordu. "Hyunjin..." ikimiz de Chan'a odaklanmıştık. "Sonra konuşmaya ne dersin? Teke tek. Hatta Felix de olsa güzel olurdu."

Chan'ın ciddi sorusuyla yutkundum. Hyunjin beklemediğim bir sertlikle karşılık vermişti. "Gayet güzel olur. Hatta..." dedi gözleriyle beni işaret edip. "Lee Know da olsa iyi olurdu."

Hyunjin'in tehditkâr konuşması ortamı iyice kızıştırıyordu. Benimse 2 güne kadar sakin kalmam ve bir şey bilmiyormuş gibi yapmam gerekti.

"Sussanıza." dedim hemen. "Ne saçmalıyorsunuz?"  Bakışmalarını kesmek için aralarına girdim hemen. "Kendinize gelin, alt tarafı yastık fırlatacaktık!"

Chan'ın beni geriye doğru çekmesiyle belime sarılması bir olmuştu. Nefesini saçlarımda hissediyordum. "Bence de Hyunjin..." dedi. Tutuşu öyle sertti ki sanki Hyunjin'le köprüden kim önce geçecek münakaşası yapan keçi rolündeydiler.

"Çocukluk etmeyelim." Oflayarak kendimi Chan'dan kurtardım. "Oturun da yemek yiyelim." dedim Hyunjin'e bakıp. "Sen aç değil misin hem?"

"Yok kalsın." diyip kapıya yöneldi Hyunjin. "Yurda dönüyordum zaten ben."

"Öyle mi?" dedi Chan. Sesini şaşırmış gibi çıkarmaya zorladigina emindim. "Neyse, en azından Felix annesigilden dönünce yurtta yalnız kalmayacak."

"Aynen." Yapmacık bir şekilde gülümsedim. "Harika bir çift oldular resmen."

Cevap vermeyen Chan ve kapı kapanma sesi nedense karanlığa sürüklemişti beni. İçimdeki karamsar duyguyu gece yatağıma girene kadar atamamıştım. Uykunun kollarına teslim olduğumda Chan yanımda yoktu. Yakınımdaydı evet ama yanımda değildi o gece.

Chan'a hiçbir şey sormadım. Nedense o da tek kelime etmedi. Kendi suçunu mu kabullenmek denirdi buna, yoksa atmadığım adımlara karşı o da mı adım atmayı bırakmıştı bilmiyordum.

Biz savaşlarımızı kendi içimizde vermeye çalışan Lordlar gibiydik. Güçlerimizi birleştirsek bu kadar zorlanmamış olurduk, kim bilir?

Circus | MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin