(。-ω-)ノsmut uyarısı (+18!)
***
Lavabo kapısına yaklaştığımızda, oturma odasından gelen seslerle donakalmıştık.
Hyunjin; halamın mutfağa gitmemesi için diretiyor, Felix ve Jennie de ona arka çıkıyordu.
Yer yarılsa da içine girsem.
Kesin gördüler.
"Sen lavaboya gir, ben gelirim birazdan." Kafamı sallayıp lavabo kapısından içeri girdim.
Şu an halamın evinde, yapmak zorunda olduğum şeye inanamıyordum.
Pantolonumun üstünden belli olan şişkinliğe baktım. Nasıl bu kadar yükselmiş olabilirdim ki?
Pantolonumla birlikte baksırımı da indirdim hızlıca. Klozetin üstüne oturduğumda gerginlikle sertliğimi tutmuştum. Aferin sana Lee Minho.
Çekmeye başladığımda yavaşça kapanan gözlerim, korkuyla geri açılmıştı.
Chan, kapıyı çalmadan direkt girmişti içeriye."Markete gi-" yarım kalan cümlesiyle bakışları aşağı tarafa, sertliğime doğru indi. "Üzgünüm..." diye mırıldandığında cevap veremedim. Beni bu halde gördüğün için asıl ben üzgünüm, aptal.
Adımları yavaşça bana doğru yaklaşırken gözümü kapattım. "Lütfen dışarı çık!" Utançla kafamı yere eğmiştim.
Dediklerimi umursamadan yanıma gelip yan taraftaki küvetin içine oturdu. "Eğer izin vermezsen burada oturup seni izleyeceğim Lee Know." Kollarını birbirine dolamıştı bekliyorum sinyalini vermek için.
Dediği şeyle sinirlenip ayağa kalktım. Baksırımı yukarı doğru çekerken bir yandan da mırıldanıyordum. "Yapmayacağım o zaman..."
Küvetten hızlıca kalkıp yanıma doğru yaklaştı. Adımlarım geriliyordu, sırtımı duvara değerken bulmuştum çoktan. "Ne istiyorsun?.." Sesim ağlamaklı çıkmıştı.
"Güzelim..." daha da yaklaşıp elini saçlarıma daldırdı. Yavaş yavaş okşuyordu. "...izin ver, yardım edeyim."
"Utanıyorum." Bir anda söylediğim şeyle gözlerimi kapatmıştım. Hayatım boyunca hiç böyle bir şey yaşamamıştım ki ben? Nasıl rahat olmamı bekleyebilirdi?
"Şöyle yapalım o zaman..." iyice yaklaşıp göğüslerimizin birbirine çarpmasını sağladı. "Artık görmemiş olacağım, izin veriyor musun?.."
Sesimi çıkarmadan kafamı omzuna yasladım. Dayanamayacak hale gelmiştim. Ne yapacaksa yapmalıydı bir an önce.
Onay aldığını anlamış gibi elini baksırıma atıp aşağı indirdi. Sertliğimde hissettiğim ellerle düşecek gibi olmuştum.
"Bana tutun." Kollarımı boynuna dolayıp kafamı sıkıca omzuna bastırdım. "Hızlı ol..."
Dediğimi anlamış gibi eli hemen sertliğimi sıktığında titrememe engel olamadım. "Chan..." dudaklarımdan kopan iniltiyle zar zor nefes alıyordum. "...ellerini hareket ettir."
Yavaş yavaş yaptığı gel gitlerle ağzımı kapattım. Görüşüm bulanıklaştığında kulağına doğru fısıldamıştım. "Düşeceğim..."
Tek eliyle belimi sıkarken diğer eliyle gel gitlerine devam ediyordu. Başımı hızlanan eliyle birlikte omzuna daha çok bastırdım.
"Geliyorum." Bedenim zevkten dört köşe olmuştu şu an. Rahatlamanın verdiği hissiyatla boynundaki kolumu gevşettim.
Hareketlerini durdurup gözlerimin içine baktı hemen. Yorgunluktan kapanmak üzere olan gözlerimi zar zor açık tutuyordum.
Ellerini sertliğimden çekip belimi tutmuştu nazikçe. "Gözlerini kapat."
Ne yapacağını kestiremiyordum. Her şey çok hızlı gelişiyordu ve ben buna ayak uyduramıyormuşum gibi hissettim bir anlığına.
Kapanan gözlerimle kucağına almıştı Chan. Klozetin üstüne oturttuğunda hala kapalıydı gözlerim.
"Ben diyene kadar, sakın açma."
Emir verir nitelikte konuştuğunda cevap vermedim. Gelmeme ramak kala neden yarıda kesmişti ki?
Sızlayan penisim sıcak hava ve ıslaklıkla buluştuğunda inlemiştim. Ağzına aldığı penisimle gel git yapmaya başladı bu sefer. Başım istemsizce geriye düşmüştü.
"Ne gerek vardı?.." inlemelerim artarken ağzımı kapattı hemen. Penisim ağzındayken konuşmaya çalışıyordu. "Sessiz ol."
Yaklaşık iki dakika sonra gözlerimi açıp elimle kafasını ittirmeye çalıştım. "Geleceğim, bırak!" Sessiz ama bagirir gibi söylemiştim.
Kafasını olumsuz anlamda sallayıp gel git hızını daha da arttırmıştı.
Boşaldığımda hareket eden adem elmasıyla bütün menileri yuttuğunu anlamıştım.
Başını kaldırıp hiçbir şey olmamış gibi yanağımdan makas aldı. "Rahatladın mı kedicik?"
Utançla gözlerimi kapattım. "Neden yaptın bunu?" Sesim isyan eder gibiydi.
"Bebeğimin tadı nasılmış, merak ettim sadece."
Gerginlikle gözlerimi açtım. "Teşekkür ederim..." hayranlıkla bana bakıyordu.
"Ne için?.." yaramaz bir şekilde güldü hemen. Bilerek sorduğu soruya yanıt vermeden ayağa kalktım. Baksırımı yorgunlukla yukarı çekip pantolonumu da giymiştim sonunda.
"Sen markete gidip şeker al, kapı sesini duymasınlar; dikkat et." Gözleri boydan boya beni süzdüğünde konuşmaya devam etti. "Neler olduğunu sonra anlatırım. Ayrıca..." Kolumu tutup kendine çektiğinde halim kalmamıştı. "Yurda gidelim hemen. Çok yorgun duruyorsun, uyu biraz."
Alnıma kondurduğu öpücükle gülümsedim. Arkamı dönüp çıkmadan önce son kez baktım Chan'a. "Sen neden gelmiyorsun?"
Gergince gülümseyip gözleriyle sertliğini işaret etti. "Küçük beyle işimiz var biraz..."
Bakışlarımı kaçırıp hemen çıktım oradan. Utançtan yerin dibine girmek istiyordum.
Binadan çıktığımda adımlarım hemen alt taraftaki markete doğru yöneldi. Aldığım bir paket şekerin parasını ödeyip hızla eve doğru yürümeye başladım.
Ses yapmak istemiyorsam içeri girmek için başka bir yol bulmalıydım. Telefonumu çıkarıp Chan'a mesaj attım hemen.
Chan - Lee Know WhatsApp konuşması
Kapıyı aç
Zili çalamıyorum ChanChan: tamam güzelim
(görüldü)***
Smut yazmak en az okumak kadar utandiriyor amk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Circus | Minchan
Fanfiction"Yani baş düşmanımla aynı odada kalacağım öyle mi? Hayatta olmaz." [1.] [Acemilik unsuru]