CC | 22

124 9 5
                                    

Vuran ışık, gözümü zorlukla açtırmıştı. Nerede olduğumu kısa bir süreliğine anlamasam da duvardaki saat anımsatmıştı her şeyi.

Kafamı sol tarafa çevirdim. Hyunjin ve Felix, dün oturdukları yerde yoklardı. Üstelik Chan da ortalarda gözükmüyordu.

Ayağa kalkıp üstümdeki pijamaya baktım. Katlanıp koltuğun üstüne bırakılan asıl kıyafetlerimle bakıştık bir süre.

Dikkatim açılan kapıyla dağılırken Chan'ın neşeli sesi kulaklarımı doldurdu. "Uyandın mı kedicik?" Başımı evet anlamında salladım. "Diğerleri yok mu?"

"Okula gittiler." dedi hemen. "Seni de uyandırmayı denedim ama uyanmayınca evde kaldım. Daha cazip geldi."

Yorum yapmadan kapıya doğru yöneldim. "Acıktım, kahvaltıda ne var?"

"Ben?" Göz devirip sabah sabah espri ritüeli yapan Chan'a baktım. "Aşırı komiksin Chan! Hatta en komiği sensin." dedim bıkkınlıkla.

Mutfağa gittiğimde beni takip eden adım seslerini duyuyordum. Muazzam bir kahvaltı vardı şu an önümde. Baya özenmişti anlaşılan. "Hepsini sen mi yaptın?"

Sandalyeyi çekip oturmamı sağlarken konuştu. "Kendi ellerimle hem de..."

Çatalla zar zor alıp ağzıma attığım zeytinle gülümsedim. "Ellerine sağlık."

"Afiyet olsun." Gözlerine baktığımda resmen parlıyorlardı. Haksızlık mı ediyorum diye düşünmeden edemedim bir an.

Karşıma geçip oturduğunda o da atıştırmaya başlamıştı. Sessizlikle geçen kahvaltı faslı son bulduğunda Chan yardım etmeme izin vermeden bütün sofrayı kendi toplamıştı. Üstelik beni de zorla odaya göndermişti beyefendi.

Televizyonu açıp ne var ne yok diye göz gezdirdim. Saçma sapan klasik aşk dizileri vardı. Çok can sıkıcı bir hal alıyordu bu diziler. IQ'mun gerilediğini falan hissediyordum.

Chan elinde kahve ve lokumla geldiğinde çok sevinmiştim. Bir şey izlerken yanında yiyecek ya da içecek bir seylerinin olması çok hoştu. "Yok mu bir şeyler?" dedi televizyonu işaret edip. Olumsuz anlamda kafamı salladım.

"İnternete kaldık o zaman." Tepsiyi masanın üzerine bırakıp yanıma oturdu. "Ne izlemek istersin?"

Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Çok fazla izlediğim film de yoktu acikcasi. "Sen ne önerirsin?" diye sordum.

"Bence..." dedi aklına gelen şeyle. "Kendi filmimizi çekelim."

Anlamaz şekilde suratına baktım. Eliyle yüzümü kapatır gibi yapıp güldü. "Bakma şöyleeee..."

"Nasıl bakıyormuşum ki?" dedim sırıtarak. "Sert bakıyorsun." dedi. Oynayan adem elmasına kaysa da çektim hemen bakışlarımı. Gerginlikle mırıldandım. "Olur öyle arada..."

"Ne filmi çekeceğiz anlatsana sen bi!" dedim. Merak ediyordum.

"Bak şimdi..."

Yaklaşık 5 dakika sonra ne yapacağımızı anlamıştım. "Yani diyorsun ki..." cümlelerimi toparlamaya çalıştım hemen. "Sırayla 1 cümle söyleyeceğiz ve o cümlelerin geneli bir hikaye oluşturacak."

"Aynen öyle!" diyen Chan saçlarımı karıştırdı hemen. "Aferim sana, benim güzel kedim!"

Kendimi geriye çekip "Ben başlayayım." dedim anında. Kafasını onaylar gibi salladiginda kısa bir an düşünmeye başladım.

"Bir varmış bir yokmuş..." diye başladım söze. Film tadında yapacaktık belki ama ben biraz bozacaktım kuralları. Gülüşünü tutamayıp gülen Chan'a sinirle baktım. "Devam etsene hadi!"

Circus | MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin