"En yakın hangi güne ayarlayabiliriz?" adamın yanıt vermesini beklerken gözüm Changbin'deydi. Göz kırpmamla gülümsemişti."Tamam sağ olun, en yakın zamanda borcumu ödeyeceğim."
"Size de iyi günler..." kapattığım telefonla birlikte hemen Jennie'ye sarıldım. "Oldu bu iş!"
"Güzel." dedi Changbin. "Ne yalan söyleyeyim, amcamın kabul edeceğini sanmıyordum ben."
"Bence..." söze karışan Han'a kaydı bakışlarım. "Eğer durumu açıklamasak vicdan yapıp da kabul etmezdi." Jennie onaylarcasina kafasını salladiginda cebimden çıkardığım telefona baktım.
"17.48"
"Gelmiyorlar mı?" dedim Jennie'ye. "Felix'in biraz oylamasını istedim de..." diyip göz kırptı.
"Öyle olsun madem."
"Yalnız..." dedi Han. "Yaptığımız biraz ağır olmayacak mı?"
Elimi anlayışla omzuna koydum. "Chan'ın beni lisenin başından beri umutlandırıp umutlandırıp yok saydığı anlara tek tek şahit olsan böyle demezdin. Dayak bile yedim hatırlıyor musun?"
"Evet..." dedi gözü belli bir noktaya sabitlenmişti. Dalıp gittiğini anladığım an uyarmak adına ayağına bastırdım. Yine kaçıncı olduğunu tahmin edemediğim bir Dejavu yaşıyorduk. Tarih tekerrürden ibaretti gerçekten.
"Peki," gözlerime üzgün bir ifadeyle baktı. "Biraz daha iyi misin? Yaraların iyiler mi yani?"
"Merak etme..." dedim gülümsemek zor geliyordu şu an. "Kimse canımı daha fazla yakamaz."
Aslında Han iyi biriydi. Belki Chan'a aşık olmasaydım ona bir şans verebilirdim. Tabii Chan aşk meşk denen şeyin içinden geçmiş, güzel bir oyunculuk provası sergilemişti bana. Asıl gösteriyi ise birkaç gün sonra ben yapacaktım.
"Lee Know..." ellerimi tutmaya yeltendiginde arkamı döndüm. "İçeri geçelim, hava soğudu."
"Geçelim." Jennie'nin de beni takip etmesiyle 4 kişi, içeri giriyorduk...
"Ne diyeceğimi söyler misin tam olarak Lee Know? Daha önce boyle bir şey yapmamıştım da..." Changbine dönüp kantini işaret ettim. "Sen bizi orada beklersin. Tek kelime bile etmene gerek yok. Dediklerimi onaylasan yeter. Gerisini ben halledeceğim Chang."
"Harikayız yaa..." diyen Jennie'ye döndüm. "Chan'ı da Harikalar Diyarı'na göndereceğiz işte bu yüzden."
"Alemsin."
"Neyse..." aklıma gelen şeyle Jennie'nin telefonunu işaret ettim. "Yuna'yı hallettin mi?"
"Birazcık şantaj yapmış olabilirim..." Melek gibi güldüğünü söylemek istesem de gülüşünün arkasında sinsi bir şeytan yatıyordu. "En azından kabul etmiş." Tuttuğum nefesimi verdim güçlükle.
"Orası öyle."
Changbin hariç hepimiz sınıfa geçtiğimizde gözüm camdaydı. Ne zaman geleceklerini kestiremedigim için gözümü kapıdan ayıramıyordum.
Yaklaşık 10 dakika sonra kapıda beliren üçlü gülümsememe neden oldu. Felix sarı saçlarını arkasını açık birakip yan taraflardan toplamıştı. Üstüne giydiği beyaz pantolon ve gömlekle prensleri andırıyordu.
Hyunjin ise siyah giyinmişti. Siyah saçlarıyla uyum içinde olan sıfır kolluyu bir yerden hatırlıyor gibiydim ama çıkaramamıştım.
"Yedek sıfır kollumu giymiş!" diye hayretle bağırdığımda Jennie'nin oturduğu sıradan kalktığını gördüm. Cama yaklaşıp aralarında sıfır kollu giyinen tek bir kişiye, Hyunjin'e bakmıştı. "Yakışmış ha!"
"Felix duymasın." dedim alayla. Jennie de dil çıkarıp arkasını dönmüştü.
Gözüm tekrar bahçenin içine giren üçlüyü bulurken en son Chan'a bakmıştım. Lacivert bir tişört, altına da siyah bir pantolon giymişti. Saçlarını da şekillendirmeyi ihmal etmemişti tabii...
"Gel Jennie." Sırayı işaret ettim. "Ders çalışalım."
Göz kırpıp yanıma geldiğinde defter ve kitaplar çoktan rollerini oynamak için masada duruyorlardı.
Derken sınıf kapısı açıldı. Herkes kafasını sirasindan kaldırıp kimin geldiğine bakmak için kapıya çevirdiğinde ilk girecek olan kişinin Chan olacağını beklemiyordum.
Gözü kısa bir an sınıfı tarayıp beni bulduğunda zoraki şekilde gülümsedim. Bana kısa bir an bakıp bakışları yanımda oturan Jennie'yi bulmuştu. Felix ve Hyunjin de ondan sonra içeri girdiklerinde yanımıza yaklaşan üçlüye baktım. "Nabersiniz?" dedi Chan rahat bir şekilde. "İyiyiz, seni sormalı?" Sesim biraz sinirli çıktığında ayağıma basan Jennie söze karışmıştı. "Sınav bugüne alınmış ya!.. Haberiniz var mıydı?" Hışımla kafamı camı izler gibi yapıp farklı yöne çevirdim.
"Yoktu da..." dedi Chan. Şu an sinirli olduğum için yüzüne bakmak bile istemiyordum ama bakmak zorundaydım. Kafamı çevirdim yavaşça. Gözlerim gözleriyle buluştuğunda sorgular şekilde beni işaret etti. "Kedime ne olmuş? Sinirli sanki?"
"Siz..." dedi Jennie bilmiyormuş gibi yapıp. "Çıkıyor musunuz?" gülerek karşılık veren Chan'a baktım. Sevdiğiniz insandan kazık yiyince gülüşü bile batiyordu maalesef.
"Sayılır. " dedi utangaç bir şekilde. Gülümsedim. "Çıkıyoruz."
Şaşkınlıkla yüzüme bakan Chan hayret eder gibi omuz silkti. "Çıkıyormuşuz..." dedi sesi hem sorar gibi hem de onaylar gibiydi.
"Şu an cidden şaşırdım ama biliyordum ben sizin aranızda bir şeyler olduğunu." dedi Jennie. Rolünü güzel oynuyordu. "Pek de beklemediğim bir şey değildi yani."
"Neyse." diyip kısa kestim. "Ben sabahtan beri kahvaltı etmedim. Kantine inelim mi?"
Onaylayan bakışlarla birlikte Chan önden ilerlerken Hyunjin gerginlikle Felix'e bir şeyler anlatıyordu. Gülümsedim. Söylemezsen adam değilsin Hwang Hyunjin.
Chan sınıf kapısında gelmem için beni bekliyordu. Durmadan devam ettim yoluma. "Gelsene Chan!" beklemeden yanıma vardığında omzuma attığı kolunu tutup indirdim. "Boynum ağrıyor biraz ya..." Bana dokunmasını istemiyordum.
"Öyle mi?" dedi şaşkınca kolunu indirip. "Masaj yapmamı ister misin?"
"Kalsın." Elimi karnıma götürüp kantini işaret ettim. "Yemek yersem tüm ağrılarım geçecek."
Kantine girdiğimizde koltuklardan birine oturan Changbin'e selam verdim. "Naber Chang!"
"İyidir, sizden?" Ayağa kalkıp yanımıza doğru yaklaşmıştı. "Nasıl gidiyor? Chan ile küs değil miydiniz siz?"
"Barıştık." Yapmacık bir gülümseme kondurmustum suratıma. "Ne güzel!" dedi Changbin hemen. "Değil mi?" diyen Jennie'ye baktım. İğrenir gibi Chan'ın tepkisine bakıyordu.
"Aaa!" dedim yeni hatırlamış numarası yapıyordum. "Changbin'in amcası sirk gösterisi için okulu ücretsiz bir şekilde davet etti biliyor musun?" Changbin onaylarcasina kafasını sallamıştı.
"Öyle mi?" dedi Chan sevinerek. "Sirk gösterleri ilgini çekiyor mu senin?""Tabi çeker!" dedim sahte sevincimle. "Ne kadar güzel bir gösteri olacağını hayal etsene!"
Fazla beklemeden istediğim yanıtı almıştım.
"Tamam o zaman biz de gidelim? Felix'ler de gelir hem..." diyip onlara doğru döndü onaylamak istercesine. Felix bana bakarak onaylarken Hyunjin kafasını yere eğmiş, tepki bile vermemişti."Hyunjin?" dedim gülerek. "Sen de bir şey desene?"
Hyunjin kafasını kaldırıp garip bir ifadeyle bir bana bir de Chan'a baktı. Kararsız kalmış gibi bir hali vardı. "Gelirim." dedi en son Felix'e bakıp.
"Güzel!" dedim ellerimi ovuşturup. "Çok güzel!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Circus | Minchan
Fanfiction"Yani baş düşmanımla aynı odada kalacağım öyle mi? Hayatta olmaz." [1.] [Acemilik unsuru]