Valla kızmayın, Minho'yu aklamaya çalıştım ama Chan "başlarım senin yazdığın fice de sana da boşuna mı o kadar ugrastim" dedi. Kıramadım.
***
Hayal kırıklığı.
Chan'ın gözlerinde gördüğüm ve kalbimi parçalayan tek ifade buydu.
Arkasını dönüp gitmeye başladığında zaman yavaşlamıştı sanki... Her şey silik, her şey buğuluydu...
Önce Yuna'nın "Chan!" diye koşuşu geldi gözümün önüne. Hyunjin de Chan'ın peşinden gittiğinde Han'ın içimi ürperten sesini duydum.
"Gösteri bitmiştir. Dağılabilirsiniz."Çadırdan çıkan insanların gürültüsü kulaklarıma dolarken daha fazla ayakta kalmaya dayanamayıp kendimi yere bıraktım. Dizlerim, yere hızlı bir şekilde çarptığında şunu anlamıştım: hiçbir acı kalbinizdeki acıya denk olamazdı. Kalp ağrısı hiçbir ağrıyla kıyaslanamazdı.
Gözlerim istemsizce dolarken yanıma yaklaşan sarışına baktım. Yüzünde buruk bir tebessüm vardı. "Neden yaptın?" Sorar gibi değil de isyan eder gibiydi sesi.
Jennie ise yanıma yaklaşıp oturduğunda tek kelime bile etmedi. Onaylamaz şekilde kafasını sallıyordu sadece. En sonunda kafamı tutup ona sarılmamı sağladı. "Fazla ileri gittin." dediğinde hıçkırığımı tutamadım.
Neden bir şeyler yanlış gitmek zorundaydı? Şu an aldigim intikamla içimin soğuması gerekmiyor muydu? Neden ölecekmişim gibi acı çekiyordum?
"Seungmin'i..." hıçkırıklarım konuşmama izin vermiyordu. Derin bir nefes alıp bitirdim cümlemi. "...öptü."
Sessizlik ölüm sessizliğine benziyordu şimdi.
Jennie kafasını anlamışçasına salladiğinda beklediğim tepki, daha farklıydı. Felix Han'ı tutup karşıma getirmişti. Pek de şaşırmışa benzemiyorlardı.
"Biz biliyoruz zaten ama Han, olayın aslını anlatsın bence.""Biliyor muydunuz?" Şaşkınlıkla açılan gözlerimi Han'a çevirdim. "Noluyor?"
Han kafasını yere eğip yüzüme bakmamayı seçtiğinde sabırsızlıkla sorumu tekrar ettim. "Noluyor dedim?!"
Bağırışımla birlikte hafifçe titrediginde geriye doğru gitti. Elleriyle oynamaya başlamıştı.
"Saçma gelecek ama..." Gözleri gözlerimi bulduğunda devam etmesi için kafamı salladım. "Seungmin benim yüzümden Chan'ı öptü."
Gerçekten yaşanan şeylere anlam verememeye başlamıştım. Başımdan aşağı kaynar sular dökülürken ayağa kalkıp Han'ın yakasını tuttum. " Benim yüzümden öptü de ne demek?!"
"Sakin ol da anlatsın!" diye bağıran Jennie ellerimi zorla çektirmişti. "Zaten bu yüzden oluyor ne oluyorsa!"
Haklı.
Jennie gerçekten haklıydı. Sinirlendiğimde gözüm görmüyor, hırsla ne yaptığımı bile bilmiyordum ben.
"Anlat!" dedim sinirle. Artık bu kabusun bitmesini istiyordum.
Han yakasını düzeltip bakışlarını yere indirdi önce.
"Seungmin'e seni sevdiğimi itiraf ettim."
"Ne ettin, ne ettin?!" Hayretle konuşmasını böldüğümde Felix, sus işareti yapmıştı parmağıyla. Sessizliğimi koruyup beklemeye başladım.
"Duydun işte..." sesi kısık çıkıyordu. "Bu itirafima karşı isyan edince ben de şey dedim..." elleriyle oynuyordu hala.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Circus | Minchan
Fanfiction"Yani baş düşmanımla aynı odada kalacağım öyle mi? Hayatta olmaz." [1.] [Acemilik unsuru]