***
Oluyormuş.
Asla, asla dememeliymişiniz bu hayatta. Chan'la aynı odada da durabiliyormuşsunuz.Heyecandan uyuyamıyordum. Hayatımın en uykusuz gecesini geçireceğimi biliyordum ama gecenin 04.00'üne kadar uyumamak bana bile fazla gelen bir şeydi. Chan yüzünden gerildigim için falan değil yanlış anlamayın. Uyku tutmadı elbette.
Yattığım yataktan sinirle doğrulup karanlıkta kapının yerini bulmaya çalıştım. Chanla oturma odasındaki koltuklarda yatıyorduk. Yatak odasına da Hyunjin'i göndermiştim. Aslında onla uyumam daha mantıklıydı, yatak olduğunca genişti zaten. İşin sıkıntılı yanı hyunjinle daha önceden uyumayı deneyimlemiş olup bir daha ölsem de aynı yatakta yatmayacağım gerçeğiydi. Yatakta çeşitli dövüş teknikleri kullandığından dayak yemeden kalkmıyordum sabah sabah. Başta "Belki ben yanlış anlamışımdır." Diyip bir kere daha onunla uyumayı denediğimde cidden bu çocukla uyunmayacağına emin olmuştum. Aklıma gelen düşünceyle kafama vurdum hemen. Keşke Chan'ı onun yanına gönderseydim. Başı bağlıymış Hwang Bey'in... Peh...
"Napıyorsun?.." Korkuyla Chan'ın yattığı yatağa baktım. Kafasını kaldırmış bana bakıyordu muhtemelen, karanlıktan dolayı yüzünü seçemiyordum. Onunla aynı odada olmak bir yana, bir yandan da uykulu çıkan sesi kalp atışlarımı hızlandırırken panikle aklıma gelen ilk şeyi söyledim : "Kahve arıyorum."
"Ne?" Karanlıkta net göremezsem de tepkisi sırıtmama neden olmuştu. "Balkondayken elimde kahve vardı, tek bir yudum bile alamadım senin yüzünden. Şimdi de nereye koyduğumu unuttum..."
Kıkırtısı kulaklarıma ulaştığında ben de güldüm. "Soğumuştur o şimdi. Gel mutfağa gidelim de sana kahve yapayım."
"Aaaa!" dedim şaşkınca. "Chan efendi kahve yapmayı bilecek kadar zeki mi?"
"Senin kadar olmasa da..." diyip yataktan kalktı. Bir gölgeyi izler gibi Chan'ı izliyordum. Etraf ciddi anlamda karanlıktı ve bu durum canımı sıkmaya başlamıştı. Elimi ışığı açmak için uzattığımda ben daha ne olduğunu anlayamadan kollarım tutulmuş, duvara yaslanmış halde bulmuştum kendimi. "Napıyorsun?" Şok olmuşçasına karanlıktan dolayı göremediğim ama parlaklığı yıldızlarla yarışabilecek o gözlere odakladım bakışlarımı.
"Lee Know..." sesi öyle derinden geliyordu ki zorlukla yutkunabilmiştim. "Efendim?" dedim gergin bir şekilde.
Ses çıkarmadan yaklaşıp kulağıma doğru eğildiğinde kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı. Karnıma garip bir ağrı saplanirken duvarı tırnaklarımla çizmeye engel olamıyordum."Lee Know..." dedi yeniden. Bana eziyet etmek ister gibi adımı tekrarlanması ne kadar sinirimi bozsa da hoşuma gitmişti. Ne diyeceğimi bilememiştim. "Efendim?" sesimin titremesine engel olamıyordum.
"Geçtin." kulağıma doğru fısıldıyor olması beni gererken anın gerginliğiyle salağa bağlamıştım."Ne?"
"Testi geçtin." dedi bir anda. Kulağıma değen sıcak nefesi beni sarhoş ediyordu, kelimelerimi seçmekte zorlanıyordum. "Testiye ne olmuş?"
Aniden oluşan sessizlik...
Benden uzaklaşıp kahkahayla kendini koltuğa attığında ne olduğuna anlam verememiştim. "Noluyor be?!" dedim hemen.
"Testi mi?!" Diyip tekrar kahkaha atmıştı beyefendi. "Evet, ne var?!" sinirliydim. O hala gülmeye devam ederken hırsla ışığı açtım. Göz göze geldigimizde hemen susup ellerini kendini savunurcasina havaya kaldirdi. "Tamam kızma huysuz kedi..." dedi sesini azaltıp. "Hyunjin uyanacak.""Neyse ne..." dedim umursamazca. "Ne bok dönüyor Chan? Mal ettin beni!"
"Biraz olabilir." Dedi pişkin bir şekilde. Güldüm, "Sonsuza kadar mal olmak ister misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Circus | Minchan
Fanfiction"Yani baş düşmanımla aynı odada kalacağım öyle mi? Hayatta olmaz." [1.] [Acemilik unsuru]