》CC | 28《

147 12 19
                                    

Yani çok değil ama
Birazcık +18 olabilir
Birazcık.

***

Kendinizi hiç matruşka bebeği gibi hissettiğiniz bir an oldu mu?

Benim oldu.

Tam şu anda; mutluluğumun içinden endişe, endişemin içinden korku, korkumun içinden de ben çıkıyordum ortaya. Bütün duygularımın ardına gizlenmiş bir haldeydim anlayacağınız.

Bir yanımda Chan, diğer yanımda Jennie... Aşina olduğumuz oturma odasının duvarlarını izliyorduk.

Felix ve Hyunjin'in de bizden farklı kalır yanı yoktu.

Sessiz bir şekilde halamın kurabiye ve çay getirmesini bekliyorduk.

"Sevdicek" meselesine gelince... O benim arkadaşım diyip geçiştirmiştim ama "Yalan söylemek ayıp değil mi?" diyip gülmüştü halam.

"Jennie..." dedim sessizce. "Chan'ı sevdiğimi halam nereden biliyor?.." fısıltıyla konuşuyordum.
"Sen annemi daha tanımamışsın." dedi Jennie. "Olmayan instagram hesaplarınızdan bile çekindiğiniz fotoğrafları bulabilecek potansiyelde bir kadın..."

Vücudum titrerken kaşlarımı çattım. "Sen söylemedin yani?" Kaşlarım havalanmıştı şüpheyle.

"Bi' ara..." düşünüyormuş gibi yapıp konuşmaya devam etti. "Basketbol maçı yaptığınız sırada resminizi çekmiştim ya hatırlıyor musun? Bütün okulun basketbol takımı vardı hatta..."

"Eee?" Sabırsızlanıyordum. "O sırada isimlerinizi sayıp tek tek tanıtmıştım sanırım..."

"İyi de..." dedim hemen. "Chan'la o sıralar bu kadar yakın değildik, sevgili olduğumuzu nereden çıkardı halam?"

"Şu siyah saçlı çocukla bizim Lee Know flörtler diyip gülmüştüm, inşallah ciddiye almamıştır..." Jennie'nin korku dolu ifadesiyle güldüm. "Çok fenasın sen..."

"Biraz..." gülüp bizi dinleyen Chan'ı işaret etti hemen. "Onun kardeşi daha da fena."

"Sorma." diyen Chanla yanağından makas aldım. "Klasik kardeş tiplemesi işte."

"Senin kardeşin klasiklerin de ötesinde yalnız!" Hafifçe bagirmisti Jennie, sesi heyecanlı çıkmıştı. "Ama şu an anlatamam..."

"Anlatma zaten." dedi Chan göz devirip. "Tanıyorum kardeşimi."

Suratının asıldığını fark ettiğimde Chan'ı tutup kendime çektim hemen. Yanağını bastıra bastıra öpmüştüm. "Çok konuşma Chan." dedim gülerek. "Yanaklarını öpesim geliyor yoksa."

Chan ani tepkimle kikirdamaya başladı. "Beni öpmen icin konuşmam gerekiyorsa, sonsuza kadar konuşabilirim..." bu sefer beni tutup kendine çeken taraf oydu.

Yanaklarımı öptüğü sırada içeri giren halamla birlikte Chan'ı ittirdim hemen. "Bu iki oluyor ama!"

"Üzgünüm..." gülüyordum.

"Çaylar da geldi!" diyen halama döndü bakışlarımız. "Chan'cım, şekeri unuttum. Getirir misin?" demişti çok geçmeden.
Chan ne yapacağını bilemeyip önce bana baktı. Gülmemek için kendimi sıkıyordum. Benden yanıt gelmeyeceğini anlayınca ayağa kalkmıştı yavaş yavaş. "Getireyim efendim..."

Chan odadan çıkar çıkmaz halama döndüm. "O yerini bulamaz şimdi, ben getiririm hala..."

Halamın yanıt vermesini beklemeden ayağa kalktım. Chan'ı takip ettiğimde kendi kendine konuşuyordu. "En son nereye koymuştuk ki?"

Dolap kapaklarını tek tek açıp kapattığında arkasından yaklaşıp sarıldım hemen. Hareketlerini bir anda durdurmuş ve göğsüne koyduğum ellerimin üstüne koymuştu ellerini.

Circus | MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin