CC | 8

171 17 9
                                    

Gözümü açtığımda etraf karanlıktı. Üstümde tabut örtülmüş gibi bir hissiyata kapılmıştım. Panikle ne yapacağımı bilemezken yere düşürdüğüm örtü, bir çift gözle karşılaşmama neden olmuştu.

"Uyandın mı uykucu kedi?"

Homurdanıp "Ne kedisi be!?" diye hafif yüksek bir sesle bağırdım. "Örtüyü yüzüme kadar örten avel sensen kendini öldün say."

Elini umursamazca sallayıp kapıya doğru yönelmişti Chan. "Lambanın ışığı yüzüne vuruyor diye homurdandığın için güzel bir çözüm diye düşündüm."

"IŞIĞI ÖRTSEYDİN YA OROSPU ÇOCUĞU?! TABBUTTAYIM SANDIM LAN!"

Aniden verdiğim tepkiye gülerek kapıyı açtı. "Tabuta girmeden önce okuldakilerle konuşsan iyi olur. Seni bekliyorlardı geçmiş olsun dilemek için."

Gözlerimi Chan'dan kaçırıp masmavi gökyüzünün gözüktüğü pencereye çevirdim kafamı. "Gelsinler o zaman."

Konuşma sesleriyle birlikte adım seslerinin çokluğu beni gererken içeri girenleri görüp daha da gerilmemek için kafamı çevirmedim o an. Chan'la konuşurken rahat hissediyordum ama bu kadar insanın benim için toplanmış olması fazlasıyla gericiydi.

"Geçmiş olsun..." Gelen Jeongin'di. İlk olarak onun söze girmesi gururumu okşarken samimi bir gülüşle gözlerine baktım. "Bir daha gece 4'te rock müzik açmayacağıma söz veriyorum tilki çocuk."

"Bi' git ya!" Jeongin'in arkasında tanıdık bir ses kahkahalarla gülerken öne geçip geçmiş olsun dileklerini ilettiğinde güldüm. "Suyu dökmekle hata etmişti ama..."

"Alemsin hyung." dedi Hyunjin. Güldüm. Dejavu yaşıyor gibiydim o an.

"Geçmiş olsun."diyen Felix'in, Hyunjin'in yanına gelip elini tutması öksürük krizine girmem için yeter de artardı bile. "Noluyor Hwang?"

"Ben anlatayım..." diyen Seungmin'le gözlerimi devirip sakinliğimi korumaya çalıştım. "Senin Hwang platonik sanmış kendini ama değilmiş? Felix de onu seviyormuş ama platonik olarak takılıyormuş. Karşılıklı platoniklermiş yani."

"Kelime içinde platoniği kullan Seungmin." Chan'ın esprisine kahkahalarla gülerken 'Chan'a güldüğümü fark edip surat astım tekrardan. Bendeki değişimi fark edenlerse kıkırdamaya başlamışlardı.

Seungmin'e döndüm hırsla. "Niye geldin sen be?!"

"Chan'ın zoruyla geldim valla. İyi oldu yine de. Paramı verecektin en son. Onu bekliyorum."

Sinir bozukluğuyla gülüp Chan'a döndüm. "Şu aptalı al götür buradan."

"Ne parası ya?" diyen Chan olayı anlamaya çalışırken yumruk yaptığım elimi Seungmin'in koluna geçirdim. "Al sana para!"

Hyunjin aceleyle yanıma gelip kolumu tutmuştu. Seungmin'i zar zor dışarı çıkardıklarında koridordaki sesini duyabiliyordum: "BU APTALIN BENLE DERDİ NE?!"

"Çocuğun kolunu kırdın." Chan şaşkınlıkla bana bakıyordu. "İyi misin sen?"

"Baya iyiyim. Baya hem de! Gel sana da vurayım iyi miymişim test ederiz, ne dersin?!"

"O küçük beyninde ne hayal ediyorsun bilmiyorum ama çocuğun gram suçu yoktu."

"Biliyorum..." Dediğim onu şaşırtmış olacak ki gözlerini şaşkınlıkla açtı. "Niye yapıyorsun o zaman?!" hayret edercesine konuşması gülümsememe neden oldu. "Onu seviyorsun."

"Biz olamayız Lee Know." dedi canımı yeterince yakmamış gibiydi.

"İstesen de olmayacağız Chan." dedim sakinliğimi koruyarak. "Merak etme."

Kapının açılışı konuşmamızı bölerken Han, elinde çiçeklerle yanıma yaklaşıyordu. Şok olmuş şekilde onu izliyordum ama asıl şok olduğum Chan'ın hışımla odayı terk edişiydi.

"Bu çiçekler sana." dedi güleryüzlü bir şekilde. Yanakları tam sıkılmalık dursa da kendimi uzak tutup elinden aldım çiçekleri. "Teşekkür ederim Hannie~"
"Vazifemiz."

Kısa bir sessizlikten sonra ceketinin cebine koyduğu mint yeşili peçete ilgimi çekmişti. "Mint mi?.." diye mırıldandım.

"Ah..." dedi utangaç bir şekilde. "Mint seviyordun değil mi? Denk gelmiş olmalı...'

Çok tatlı bulmuştum yaptığı şeyi ama benim hakkımda hayaller kurmamalıydı, önem vermemeliydi bana bu kadar. Chan'ın canımı yaktığı gibi ben de onun canını yakmış olacaktım.

"Bırak Han." dedim düz bir tonda. "Bırak da karşılık bulamasın karanlıklar. Aydınlıklar olmasın, boş ver. Karanlıkta yürümeye alışığız ne de olsa."

"İyi mi böyle?" dedi sorgular gibi. Gözleri dolu doluydu.

"Biri iyiyken diğerinin kötü olmasından daha iyidir." dedim bilmiş bir edayla.

İşaret parmağımı Han'ın kalbine koyup gülümsedim. "Burada var olan, burada kalsın şimdilik."

Han'dan çekip parmağımı kendi kalbimin üstüne koydum. "Burada olan burada kaldı bende. Geçmiyor. Umarım seninki geçer."

***

Oy ve yorumlarlarınızı eksik etmeyin ♡

Circus | MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin