CC | 39

83 10 34
                                    

İyi mi okumalar? :)

***

Küçükken, kitap okumayı eziyet olarak görürdüm. İnsanlar kitap okuyunca hayal dünyamın genişleyeceğini, beni farklı alemlere götüreceğini falan söyleyip dururlardı.

Tamamen yalan olduğuna inanıyordum. Tam tersi, kitap sizi yaşadığınız hayattan soğutup sahte bir mutluluğa bel bağlamanıza neden oluyordu. Bu mutluluk da elinizden kayıp gittiğinde koca bir "sıfır" kalıyordu elinizde. "Kocaman bir sıfır."

Tuttuğum bavulumu otobüsün en arka kısmına geçip yerleştirirken de sahte mutluluğumun ya da sahte olduğuna inanmak istediğim mutluluğumun bittiği şehre, Suwon'a gelmiştim.

Üniversite 4. Sınıftaydım. Şaşırdınız değil mi? Hayat şaşırtır hep zaten. Ummadığınız yerlerde, ummadığımız kişilerle karşılaşınca da böyle şaşırır oluyorsunuz.

Koskoca 4 yıl...

Peki ne oldu? Ne oldu da 4 yıl içinde yaşadığım şeyleri anlatmadım? Neden şu an bulunduğum otobüste kafası eğik bir şekilde yeri izliyorum? Chan'sız geçen 4 yılı ayrıntılarıyla anlatmama gerek var mıydı ki?

"Chan gibi birine aşık olduğun için pişman olacaksın Lee Minho."

Olmuştum.

Pişman olmuştum.

Chan yüzünden değil, kendi yaptığım gerizekalılık yüzünden pişman olmuştum.

4 yıl önce, babama da yaptığım gibi gaza gelip Chan'a aşık olduğumu söylemiştim anneme.

Bayıldı.

Mecazen demiyorum. Gerçekten bayıldı. Kollarımın arasına yığılıp kaldığında panikten ellerimin titrediğini dün gibi hatırlıyorum.

Alelacele Chan'ı aramıştım o an. Ne yapacağımı bilemeyecek kadar korkmuştum, ilk defa böyle bir şey oluyordu çünkü.

Evdeki kolonyayı koklatmamı, Ayaklarından tutup havaya kaldırmamı söylemişti. O gelene kadar tam olarak dediklerini yapmıştım. Halbuki ben de korkudan bayılma derecesindeydim.

Annem uyandığında hastaneye gitmek için ikna etmeye çalışsak da uzandığı yataktan kalkmamaya yemin eder gibi bakmıştı ikimize de. En sonunda Chan'ı işaret edip sinirle bağırdığını hatırlıyordum. "Çıkar onu bu evden!"

İkna etmeye çalıştım.

Ağladım, yalvardım, yakardım. Gözümden akan yaşlar sel oldu, annem görüp üzülür sandım. Görmedi.

Yaşlar sel oldu ve ben o selin altında kaldım. Son çırpınışlarımı ise Suwon'dan Seul'e yerlesecegimiz zaman yapmıştım.

Teyzemler Seul'de oturuyordu. Annemle konuştuklarında Chan ve benim aramda geçen tabiri caizse "yasak aşk"ı duyup "Seul'e gelin." demişti. Eğer Chan'dan uzak kalırsam derslerime odaklanır, saçma sapan işlerden uzak dururmuşum.

Dediklerini de yaptılar. "Hakkımı helal etmem." diyen annemin vicdan yapmasına kanıp Seul'e kadar gelmiştim. Babam bizi terk etmişti zaten, Ben de annemi terk edersem aynı boku yemiş olmayacak mıydım?

Chan mı?

Yıkılmıştı. Kelimenin tam anlamıyla ruh gibiydi son gördüğümde. Bana anlayışla yaklaşıyor, elinden geldiğince yanımda olmaya çalışıyordu. Nafileydi. Onu daha fazla üzmemek için ayrılmayı teklif ettim. Kabul etmedi. "Sen ayrılabilirsin ama ben asla senden ayrılmayacağım." diyip durdu.

Circus | MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin