Bölüm 69 - Koltuk
Kafasının tepesinden kanlar damlıyor ve kaşlarına doğru iniyordu. Bir elinde çamurdan yapılı hançerini tutarken diğeriyle akan kanları siliyordu.
"Sana ne dedim ben, işte bizi öldürdün Vorden!"
"Şu çeneni kapatıp, bu lanet olasıca şeyle savaşmak ister misin acaba?"
Yerde mağlup edilmiş tek bir Rattaclaw yatıyordu ve hemen yanında yaralı ama ayakta bir tane daha vardı. Vorden gelir gelmez vahşi doğada bir Rattaclaw'la karşılaşmıştı.
Bölgede daha fazlasının olma ihtimalini bilip dikkatlerini çekmek istemeyince de en yakın binanın içine koşmuştu.
Girdiği yer, birkaç kırık kasa ve dört bir yana yayılmış metal hurda yığınlarıyla dolu geniş bir depoydu. Tek bir girişi olan depoda savaşmaktan başka şansı yoktu.
Marifetleri sayesinde bir şansı vardı. Elinde yalnızca seviye 1 toprak yeteneği olsa da marifetli biriydi. Bu gezegene adımını atar atmaz elini yere koyup bir parça toprağı hançere çevirmişti. En rahat ettiği silah oydu.
Farenin saldırısından doğru zamanda kaçınıp yine doğru zamanda onu doğramayı başarmıştı. Tek sorun farenin teninin dayanıklı, Vorden'ın gücününse düşük olmasıydı.
Hayvani bir kuvvete sahip değildi ve yalnızca elindeki yetenek ile marifetlerine başvurabiliyordu.
Ama en nihayetinde fareye önemli ölçüde zarar vermeyi başarmış ve tam da son darbesini indirdiği anda arkasından yeni bir Ratttaclaw gelmişti. Son saniyede tepki vermeyi başarsa da kafasının tepesine bir kesik almış ve üzerinde üç küçük iz belirmişti.
"İyi, öyleyse kontrolü bana ver de bu lanet olasıca fareyle ben dövüşeyim."
Böylece Vorden, zihnindeki koltuğundan ayrılarak yerini Raten'a verdi. Zihni, tek bir koltuğun yer aldığı simsiyah bir odaydı ve koltuğun üzerinde parıltılı beyaz bir ışık vardı. O ışık da koca odadaki tek aydınlık kaynağıydı.
Koltuğa oturan Raten, bedenin kontrolünü ele aldı.
Bu esnada Vorden'ın ilerlediği karanlığın içerisinde tıpatıp ona benzeyen bir figür daha vardı ve yerde oturmuş halde öne arkaya sallanıyordu. Parmakları sürekli birbirlerinin üzerinden yuvarlanıyordu ve tişörtünün bir kısmını ağzına sokmuştu.
"Nasıl gidiyor, kendini daha iyi hissediyor musun?" diye sordu Vorden.
Diğeriyse öne arkaya sallanmayı sürdürerek, "Hı hı, peki Quinn iyi olacak mı?" dedi.
"Eminim iyidir, o özel biri, biliyorsun. Onu gördüğümüz ilk anda hepimiz anladık bunu."
Bunu duyan diğer Vorden gülümsedi.
"Özel... Tıpkı Caser, Marlin ve Fuffu gibi. Ama onların hepsi öldü."
Vorden, diğer Vorden'ın daha da hızlı sallanmaya başladığını görerek yutkundu.
"Bu defa farklı olacak, ben ve Raten seni korumak için buradayız, burada istediğin kadar kalabilirsin ve hazır olduğunda yeniden dışarı çıkabileceksin. Tüm konuşma işlerini bana, savaşma işlerini de Raten'a bırak, bu işin üstesinden birlikte gelebiliriz."
Yerdeki Vorden'ın sallanışı yavaşlamaya başlarken Vorden'ın sinirleri de aynı şekilde yatıştı.
Yeniden koltuğa doğru yürüyen Vorden, Raten'ın çoktan epey hızlı bir şekilde canavarın işini bitirmiş olduğunu gördü. Fare, yerden çıkan birkaç sivri uçlu sopayla delik deşik olmuştu. Ayrıca kuyruğu kesilmişti ve ağzından siyah kanlar dökülüyordu.
"Gerçekten bu kadar ileri gitmene gerek var mıydı?" diye sordu Vorden.
"O arsız küçük pislik bedenimizi mahvetti, bunun yanına kar kalmasına izin veremezdim."
Diyen Raten koltuktan kalktı ve Vorden'ın yeniden parlak ışıkların altındaki koltuğa oturmasına müsaade etti.
Vorden da yerdeki iki farenin içerisindeki kristalleri toplayarak pantolonunun cebine yerleştirdi. Onları yendikten sonra öylece bir kenara atmak israf olurdu.
Ancak Vorden kristali çıkarmayı tamamlar tamamlamaz arkasından bir çınlama sesi yükseldi. Ve hızlıca döndüğü saniyede şaşkınlık içerisinde, hemen arkasındaki kasaların birinden çıkan yetişkin bir adamla karşılaştı.
"Kötü bir niyetim yok!" dedi adam, ellerini kaldırarak. Ancak o elleri indirip kaburga civarına götürmesi çok sürmedi.
Vorden, adamın işinde başarılı bir gezgin olduğunu tek bakışta anlayabiliyordu. Giydiği ekipmanlar en aşağı ileri düzey canavarlardan gelmeydi ve tüm bedenini kaplayan zırhın yanı sıra arkasında iki kısa kılıcı da vardı.
Bu sırada adam dinlenmek için yere çökerek vücudunu kasalardan birine yasladı.
Vorden da temkinli bir şekilde gezgine yaklaştı. Böyle bir yerde bile bir gezgine kolay kolay denk gelinmezdi ve gerçek niyetinin ne olacağını kimse bilemezdi. Kırmızı bir portal gezegenine adım atmak için hiç değilse ortalama bir güç seviyesi gerekirdi.
"Merak etme, ısırmam." dedi adam. "Senin gibi bir çocuğun burada ne işi var? Askeriyenin yalnız bir öğrenciyi böyle bir cehennem çukuruna gönderecek kadar çaresiz kaldığından haberim yoktu."
"Burada sıkışıp kaldım, kazayla geldim ve geri dönmenin bir yolunu bulmam gerekiyor."
Artık adama yaklaşmış olan Vorden, onu daha net inceleyebiliyordu. Kısa, mor ve diken diken saçları olan adamın yüzünde birkaç iz görünüyordu. Ayrıca elini götürdüğü yere bakılırsa birkaç kaburgası kırıkmış gibi duruyordu.
"Anlaşılan ikimizin de amacı aynıymış." dedi gezgin. "Adım Ian, farklı bir portaldan geçmiştim ve yabanda bir canavar avlıyordum ama fena halde yaralanıp orijinal portalımdan fazla uzağa gittim, sonra da son bir çabayla bu terk edilmiş barınağa girmeye karar verdim. Beni iyileştirebilecek tıbbi bir ekipman veya dünyaya dönmemi sağlayacak bir portal bulmayı umuyordum."
Ian, bu sözlerin ardından yerdeki iki ölü Rattaclaw'a baktı.
"Tek başına ikisini yendiğine göre özellikle de senin yaşında birine göre epey yetenekli olmalısın. Sana bir teşekkür borçluyum, önceki canavar yüzünden fena halde yaralıyken o Rattaclaw beni deponun içine dek takip etmişti ve ben de gitsin diye bekliyordum. Bu barınakta bir başkasına denk geleceğimi hiç düşünmemiştim."
"Teşekküre gerek yok." diye yanıtladı Vorden. "Eh, madem ikimizin de amacı aynı, öyleyse portalın nerede olabileceğiyle ilgili bir fikrin var mı?"
"Elbette, buraya gelirken gözüme kestirdiğim birkaç bina vardı, önce onları kontrol etmemiz iyi olacaktır."
Bunu duyan Vorden, el sıkışmak için uzandı.
"Adım Vorden."
Ian da uzanarak Vorden'ın elini sıktı.
"Birlikte hareket etmeyi iple çekiyorum."
Ve ikilinin elleri buluştuğu anda Vorden'ın bedenine bir enerji aktı, yüzüne bir gülümseme yerleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Vampir Sistemim [ÇEVİRİ]
Fantasiİnsan Irkı, vahşi Dalki ırkı ile savaş halindeydi ve yardıma her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduklarında ONLAR öne çıkmaya başladılar. Yüzlerce yıldır gölgelerde saklanan insanlar, yeteneklere sahip insanlar. Bazıları savaşı kazanma umuduyla bi...