Bölüm 70 - Orta Düzey Canavar
Vorden'ın gezegene varışının üzerinden birkaç saat geçmişti ve görünüşe göre hala gece vaktiydi. Bu da Vorden için sorun yaratıyor ve canavarları tespit etmesini zorlaştırıyordu. Özellikle de binaların arasında rahatlıkla gizlenebilecekleri yıkık barınaklar varken!
Mekan yıllar önce harap edilmiş gibi göründüğü için yakınlarda hiçbir ışık kaynağı bulunmuyordu ve önlerini görmelerini sağlayan tek şey, gökyüzündeki iki ayın yaydığı ışıktı.
Yani içeride oldukları sırada etrafı görmeleri daha da zor oluyordu.
"Güneşin ne zaman doğacağını biliyor musun?" diye sordu Vorden. "Belki de güneş doğduğunda yola çıkmamız daha iyi olur, bu sayede canavarları daha rahat tespit edebiliriz."
"Gerçekten nerede olduğumuzu bilmiyorsun, değil mi?" diye yanıtladı Ian. "Bu gezegenin döngüsü bir yıllık ve şu anda altıncı aydayız. Korkarım ki çok uzun bir süre güneşi göremeyeceğiz. Ama altı ay beklemek istiyorsan, buyur."
Vorden, güneş ışığının yokluğunda ne zamandır bu gezegende olduğunu bilemiyor, yalnızca tahmin yürütebiliyordu. Bu onun için ciddi bir problemdi. An itibarıyla 24 saatin hesabını tutamadan elinin altında toprak ve gezginin yeteneğini bulunduruyordu. Fakat yeteneğinin ne zaman kaybolacağını bilmiyordu.
Ian, birkaç dakikalık bekleyişin sonunda ayağa kalkabilir hale gelip iki elini beline yerleştirdi ve yüzünü biraz buruşturarak ayaklandı. Vorden önceden de farkına varmış olsa da adamın fena halde yaralı olduğundan artık emindi.
"Ne olduğunu merak ediyorsun, değil mi?" dedi Ian. "Bir şirketin talebi için ileri düzey canavar avına çıkmıştım. Neden bu kadar feci bir istek duyduklarını bilmiyorum ama yalnızca bu gezegende bulunabilecek spesifik bir canavardı."
"Buldun mu peki?" diye sordu Vorden.
Bunu duyan Ian, Vorden'ın fareden aldığıyla aynı boyutta bir kristal çıkarttı. Ancak onun kristali çok daha parlaktı ve dışında çok daha net bir katman vardı. Kristalin özü daha rahat görünüyordu. Kristal ne kadar net ve berraksa ait olduğu canavar o kadar yüksek düzeyde demekti.
Hazır olan Vorden ve Ian ikilisi dışarı yönelmeye karar verirken önü alan Ian oldu. Sokağın ortasında ilerlemektense binalara yakın ilerlemeye özen gösteriyorlardı. Bu sayede herhangi bir canavar tarafından tespit edildikleri anda savaşmak için hızlıca içeri kaçabileceklerdi.
"Hey Vorden, bir fikrim var." dedi Raten. "Hazır güçsüzken gezgini öldürüp kristalini almaya ne dersin? Satıp servet kazanabiliriz ya da o şeyden gerçekten sağlam bir ekipman yapabiliriz."
"Salak mısın sen, onu öldürdükten sonra ne bok yiyeceğiz? Yeteneği sadece 24 saatliğine bizde kalacak, öncesinde buradan çıkmanın bir yolunu bulamazsak işimiz biter."
Ian o saniyede bir şey fark ederek ilerlemeyi kesti.
Ve "Şuraya bak." diye işaret etti.
Sokağın ortasında ölü bir Rattaclaw yatıyordu. İkili grup, etrafa bakınarak ölüye yaklaşmaya başladı. Vardıklarındaysa kafasının tamamen paramparça edildiğini gördüler.
"Öldürüleli çok fazla olmamış ve kafası göçertilmiş gibi görünüyor." dedi yakından bakmak için eğilen Ian. Sonra da ansızın bir canavar kristali çıkarttı. "Bunu yapan her kimse kristalini çıkartacak vakit bulamamış, muhtemelen peşine başka bir şey takılmıştır. Tuhaf, burada hiç kimsenin olmasını beklemezken şimdi yeni biri daha çıktı."
"Hey, bunu yapan senin arkadaşın olabilir mi sence?" dedi Raten.
"Belki de. Emin olmak zor, Quinn'in neler yapabileceğini bilemiyoruz sonuçta." diye yanıtladı Vorden.
"Aslına bakarsan," dedi Vorden yüksek sesle, "buraya kazara gelen tek kişi ben değildim, arkadaşım da benimle birlikte geldi ve ben de onu bulmayı umuyordum."
"Detayları sorgulamayacağım." dedi Ian. "Ama fazla umutlu olma, bırak arkadaşını, seni bile canlı gördüğüme şaşırdım."
Vorden'dan orada yeni bir öğrenci daha olduğunu işiten Ian, yardım etmesi gerektiğini hissediyordu. Hiç değilse hayatta olup olmadığını öğrenmeleri gerekiyordu. Rattaclaw'un nadiren yalnız seyahat eden bir tür olduğunu biliyordu, yani ilkini mağlup ettikten sonra peşine birkaç farenin daha takılmış olma ihtimali yüksekti.
Yerdeki Rattaclaw'u incelemeye başlayarak siyah kanlardan bir iz buldu. Tek tek damlacıklar, onlara yol gösteriyordu.
"Hadi gel, arkadaşını bulabilecek miyiz bir bakalım."
İzleri takip eden ikili, en nihayetinde üç katlı bir binaya ulaştı. Girdikleri binanın ilk katı büyük oranda boştu ve hiçbir iz yoktu fakat Ian, merdivenlere yönelen kan izlerini takip etmeye karar verdi.
"Neler olmuş burada?" diye düşündü Ian. Ara kata ulaştıklarında duvarlara daha da fazla kan sıçramış olduğunu gördüler. Biraz daha ilerlediklerindeyse ikisi de karşılaştıkları manzara karşısında serseme döndü.
Yerde on ölü Rattaclaw yatıyordu ve her birinin kristalleri çıkartılmıştı.
"Kim yapmış bunu? Burada başka insanlar da mı var, belki de göreve çıkmış başka bir gruptur?" dedi Ian. "Üzgünüm, dışarıdaki Rattaclaw'ı öğrenci arkadaşın öldürmüş olabilir diye düşünmüştüm ama görünen o ki yanılmışım. On tanesinin işini aynı anda bitirmek için hiç değilse ufak çaplı bir grup gerekir."
Sağlam bir gezgin olmasına rağmen kendisinin bile tek seferde on tanesinin icabına bakabileceğini zannetmiyordu. En güçsüz canavar türü olsa bile birinin onuyla birden savaşıp yara almadan kurtulabileceğini hayal etmek zordu.
"Hala arkadaşın olabileceğini düşünüyor musun?" diye sordu Raten.
"Muhtemelen değildir." diye yanıtladı Vorden. "Ama burada başkaları da varsa diye endişelenmeden edemiyorum, nereye gitti bu Quinn?"
Böylece ikili, çatıya tırmanmaya karar verdi. Ian bu sayede Quinn'in nerede olduğunu ve sıradaki hedeflerinin neresi olduğunu belirleyebileceklerini düşünüyordu. Çatıya çıkıp aşağı baktıkları andaysa bir şey gördüler.
Ian, "Hemen yere yat!" dedi.
Yere yatan ikili, gördükleri şeyden emin olmak adına bir kez daha çatının köşesinden aşağı baktı.
Gördükleri şey, iki yanında da üçer bacağı olan ve bedeninin üst yarısı insan gibi dimdik dururken alt yarısı akrebinkini andıran, kafasının olması gereken yerde koca bir ağız ve son olarak dört koca pençeli el taşıyan bir canavardı. Dünyaya ait olmadığı bariz, iğrenç bir şeydi.
"Orta düzey bir canavar." dedi Ian.
İkilinin izlediği canavar, yavaşça bir binanın içerisine yöneldi.
"Hey, orası ne binası?" dedi binanın iyi durumda olduğunu fark eden Vorden. "Portal içeride olabilir mi acaba?"
"Orası depo." diye yanıtladı Ian. "Portalın orada olacağından şüpheliyim, genellikle hırsızların hedef aldığı noktalar olduğu için portalları öyle bariz noktalara koymuyorlar. Hem orada olsa bile ilk önce canavarın çıkmasını beklememiz daha iyi olur. Şu halimle o şeye karşı hiçbir şansım yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Vampir Sistemim [ÇEVİRİ]
Fantasyİnsan Irkı, vahşi Dalki ırkı ile savaş halindeydi ve yardıma her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduklarında ONLAR öne çıkmaya başladılar. Yüzlerce yıldır gölgelerde saklanan insanlar, yeteneklere sahip insanlar. Bazıları savaşı kazanma umuduyla bi...