Part 18

245 30 33
                                    

.

.

.

Sabahın erken saatlerinde, henüz güneş doğmamışken, Hyunjin ve Felix dahil tüm takım saat beşte eğitim alanında toplandı. Hafif bir serinlik vardı, ama askerlerin azimli adımları ve disiplinli duruşları havadaki soğukluğu hissettirmiyordu. Ancak Felix, o sabahın erkenden başlayan antrenmanında Hyunjin'in yüzüne bakacak cesareti bulamıyordu. Hyunjin'in dudaklarının kendi dudaklarına değdiği o kısa ama anlamlı an, Felix'in zihninde sürekli tekrarlanıyordu.

Antrenman yoğun ve zorlu geçiyordu. Yüksek bir parkur, tırmanma duvarları ve engellerle dolu zorlu bir rota vardı. Herkesin odaklanması ve en iyi performansını sergilemesi gerekiyordu. Ancak Felix'in düşünceleri sürekli Hyunjin'e kayıyordu. Onun varlığı, onun dokunuşları, Felix'in kalbini hızlandırıyor, yüzünde utangaç bir gülümseme bırakıyordu. Hyunjin de farkındaydı Felix'in ona bakmaktan kaçındığının, ama bunu dillendirmedi.

Mola verdiklerinde, herkes nefeslenmek ve su içmek için dağılırken Hyunjin, Felix'in yanına yaklaştı. Felix, başını eğmiş, ayakkabılarının bağcıklarını düzeltir gibi yapıyordu. Hyunjin, yavaşça ve dikkatlice Felix'in yanına oturdu.

"Felix, konuşa bilir miyiz?"

"Eğitim bittikten sonra konuşsak olur mu? Biri duya bilir." Dedi utana sıkıla. Aslında diğer askerlerden yeterince uzaktaydılar. Onları duyan olmazdı ve ya biraz ileri gide bilirdiler. Bu bahaneyle Felix ondan kaçacağını düşündü. 

Ona aldırmadan "Felix, dün gece olanlar için özür dilerim," diye başladı Hyunjin, sesi yumuşak ve içtendi. "Anlık bir hevesle, kendime engel olamadım. Sana karşı hissettiklerimi kontrol edemedim."

Felix, başını hafifçe kaldırarak Hyunjin'in gözlerine baktı. Konuşmakta zorlanıyordu.

"Bir daha tekrarlamayacağıma emin ola bilirsin. Aslınd-"

İlk defa cesaretini toplayarak konuştu, "Sorun yok, Hyunjin. Kızmadım. Sadece... sadece utandım."

Hyunjin, Felix'in dürüstlüğüne ve tatlı utangaçlığına gülümsedi. Kızmamış olduğuna sevinmişti.

"Tekrar özür dilerim. Kalkalım."

Antrenman yeniden başladığında, yüksek bir parkura çıkmaları gerekiyordu. Felix'in yükseklik korkusu vardı ve bu korku onu zorluyordu. Parkura çıkmadan önce Hyunjin, bu korkuyu hiss ederek Felix'in yanına geldi.

"Korkuyor musun?"

"O kadar belli mi ediyorum?" Oysa askerler arasında alay konusu olmamak için korktuğunu saklamaya çalışmıştı.

"Hayır. Hiss ediyorum unuttun mu?"

"Neyi hiss ediyorsunuz komutanım?" dedi Jisung meraklı bir sesle. İkilinin garip dialogunu duymuştu ve haliyle merak etmişti.

"Jisung, yani komutanım. Askerlerin bütün hisslerini bilirim demek istedim." Felixin paniklemiş halinin aksine o gayet sakin bir tonda cevap vermişti. "Arkadaşına bazı tüyolar vereceğim şimdi."

Felix yüksekten kurulmuş parkurun önünde duruyordu. Hyunjinin söyleceklerini bekledi.

"Felix, yüksekliğin seni korkuttuğunu biliyorum," dedi Hyunjin, cesaret verici bir tonla. "Ama önemli olan, zihnini sakinleştirmek ve odaklanmak. Ayaklarının ve ellerinin nereye gittiğine dikkat et. Her adımını sağlam bas ve derin nefes al."

Felix, Hyunjin'in sözlerini dikkatle dinledi. Hyunjin'in şefkatli ve güven veren sesi, onun korkusunu biraz olsun hafifletiyordu. "Korkmamalısın, Felix. Başarabilirsin."

Ejderha Felixi istiyor | HYUNLIXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin