Part 44

108 21 26
                                    

.

.

"Anlamadım. Şimdi sen Hyunjinle aranı düzeltmek için ayağını bilerek mi yaraladın?!"

"Evet, Jisung. Kaç kez söyleyeceğim?"

Jisung hayretler içinde Felixi dinliyordu. Felix yaralandığı için şu an revirdeydi. Hyunjin onu binadan çıkardıktan sonra görevli askerleri Felixle ilgilenmek için görevlendirmişt. Jisung ise onu ziyarete gelmişti. Olayın aslını öğrendiğinde Felixe çok şaşırmıştı.

"Ama Felix ayağını yaraladın o kadar!"

"Ahx Jisung! Orayı görmeliydin. Kör orada olsa düşeceğini anlardı. Bilerek adım atdım. Hyunjinin beni kurtaracağını biliyordum. Hem böylece benden vazgeçmediğini anladık."

"Valla senden korkulur. Bende mi acaba böyle bir plan yapsam? Belki Minho benim yaralandığımı görür yumuşar!" dedi gözlerini kısarak. Belki ki de bunu denemeliydi hah?

"Bence denemelisin. Belki de baştan çıkarmayı denemelisin?"

"YA FELİX!" dedi tatlı sinirle. "Küçücük kışlada ne kadar baştan çıkara bilirim?"

"Yani burada olmasak kabul ediyordun?" dedi gülerek. Felix Jisungun kendisi kadar fesat olduğunu düşünmüyordu. Aslında o da masum bebekti ama Hyunjinle zaman geçirdikten sonra bu değişmişti!

İkisi de sessiz kalırken en son çare bu yola da baş vuracaklarını biliyordular. 

.

.

İki gün geçmişti ve Felix artık eğitime katılabilecek haldeydi. İçinde bir umut Hyunjinin onu görmeye geleceğine inandırmıştı ama istediği olmamıştı. Onu beklemişti hep ama Hyunjin yanına gelmemişti. 

Eğitimleri geçen seferden daha yoğun olduğu için her gün en az iki komutan ders veriyordu. Dinlenmek için verilen vakitler azdı, tatiller ise yok gibiydi. Bu, çok yorucu olsa da, Felix için Hyunjini daha çok görme imkanı demekti. 

Eğitime katıldığında sorunsuz bir şekilde devam etti ve güzel puanlarını aldı. 

Yine akşam olmuştu ve Felix için Hyunjine sataşma vakti gelmişti. Yemekhaneden çıkıp kendi odasında dinlenmek yerinde Hyunjinin odasına doğru yürüdü. Lakin arkasından birinin seslenmesi ile sese doğru dönmüştü.

"Felix!" dedi Minyunk. Ona doğru hızlı adımlarla gelmeye başladı. Geçen onu reddettiğinden beri pek konuşmamıştılar. Arada selamlaşıyordular işte. Felixin yanına gelip, "Nasılsın?" dedi.

"İyiyim Minyunk. Sen nasılsın?"

"Bende iyiyim. Biraz konuşa bilir miyiz?" Felix kaşlarını çattı. Ne konuşacakti ki onunla?

"Aslında işim vardı." dedi mahçup bir sesle. 

"Sadece iki dakika. Lütfen." Minyunk kibar bir şekilde ısrar ettiğinde mecburen razı oldu ve kafasını salladı. 

"Peki," dedi iç çekerek. Onunla birlikte ilerledi.

Minhyunkun kaldığı odaya geldiklerinde girmekle girmemek arasında kalmıştı. Ama en çok ne ola bilirdi ki?

"Hadi Felix..." dedi ve onu içeri aldı. "Burada bekle." dedi Felixe ve telefonunu çıkardı. Telefonunu karıştırdığında Felix hala anlamaz bakışlar atıyordu. 

Minhyunk sonunda bakışlarını Felixe çevirir. 

"Komutan Hyunjin'le aranda olanları biliyorum," dedi Minhyunk, soğuk ve tehditkar bir sesle. Ardından telefondan bir fotoğraf seçip ekranı Felix'e doğru çevirdi. Felix'in gözleri büyüdü; kalbi hızla atmaya başladı. Gördüğü şey karşısında şok olmuştu—bu, Hyunjin'le birlikte bir bowling salonunda çekilmiş fotoğraflarıydı ve öpüşüyorlardı!

Ejderha Felixi istiyor | HYUNLIXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin