Part 35

125 13 37
                                    

.

.

.

Felix, arkadaşları Minho ve Jisung ile birlikte yemekhanede yemek yiyordu. Erken saatte Hyunjinle birlikte komutanlığa geri dönmüştü. Ara sıra dün geceyi hatırladığında istemsizce utanıyordu. Çok ileri gitmedikleri için Felixin bedeni zindeydi. Kendisi herzamanki gibi enerjik hissediyordu.

Masada sohbet ve kahkahalar eksik olmasa da, Minho ve Jisung arasındaki sürekli didişmeler, Felix'in başını şişirmişti. Minho, tabağındaki eti Jisung'a uzatarak, "Bunu da ye," dedi. Jisung ise itiraz ederek, "Ya! Doydum artık, ne kadar yiyebilirim ki?" diye karşılık verdi.

Minho ısrarcıydı. "Hadi, bu son," dedi. Jisung ise sinirlenmişti, "Bu kaçıncı son?" diye sordu, gözlerinde bıkkınlıkla. Minho'nun ısrarı karşısında pes etmek zorunda kaldı ama yine de tatmin olmamıştı.

Felix, Minho'ya dönerek, "Bırak ne yemek istiyorsa yesin işte. Neden inatlaşıyorsun?" dedi. Minho, arkadaşının uyarısını dinlemeye hazır görünmüyordu ama Felix'in tonundaki ciddiyet onu durdurdu. Jisung'un son zamanlarda eğitime fazla önem verdiğini, çok çalıştığını ve bu yüzden kilosunun azaldığını biliyordu. Hatta bazı günler yemeği bile unuttuğu oluyordu. Bu yüzden Minho, Jisung'un beslenmesine fazlasıyla dikkat ediyordu.

Minho'nun, Jisung'a olan dikkati ve endişesi, her hareketinde kendini belli ediyordu. Jisung, ne kadar inatçı ve bağımsız biri gibi görünse de, Minho onun sağlığını her şeyin önünde tutuyordu.

"Senin için endişeleniyorum," dedi Minho yumuşak bir sesle. "Eğer düzgün yemezsen, enerjin düşer ve antrenmanlarda daha da zorlanırsın." Bu sözler Jisung'un gözlerinde kısa bir an için yumuşak bir ifade oluşturdu, ama yine de direnmekten vazgeçmedi. "Vallaha doydum artık." dedi.

Bu ikisi arasında bir denge bulmak zordu, ama Felix onların arasındaki bağı anlıyordu. Minho'nun Jisung'a olan sevgisi ve dikkati, bazen aşırıya kaçsa da, içten ve gerçekti. Jisungun da Minhoya olan hisslerini kabullenmesini bekliyordu Felix. Jisungun gözlerinden ona olan sevgisi kendisini belli ediyordu. Sadece bunun arkadaşça olmadığını kabullenmesi bekliyordu.

Yemek sonunda, Minho Jisung'a döndü ve "Şimdi gidip güzelce dinlenelim. Bu gün çok yoruldun," dedi. Jisung, arkadaşının(?) sesindeki şefkati hissederek, bir şey demeden başını salladı. Minho, Jisung'un omzuna vurdu ve onunla birlikte yemekhaneden çıkarken, Felix arkalarından bakarak gülümsedi.

Bakışlarını etrafta gezdirdiğinde onu izleyen komutanı fark etti. Aslında Hyunjin uzun zamandır ona bakıyordu, lakin Felix, Minho ve Jisungun kavgalarını dinlemekten fark edememişti. Hyunjini gördüğünde gülümsedi. O da ona gülümsemişti. Kafası ile işaret ettiğinde onu takip etmesini istediğini anlamıştı.

İlk önce Hyunjin çıktı yemekhaneden. Ardından Felix onu takip etti. Hyunjinin odasına doğru gidiyordular.

Hyunjin, Felix'i odasına getirir getirmez onu kendine çekip elleriyle yanaklarını okşayarak dudaklarına hafif bir öpücük kondurdu. Ardından gülümseyerek geri çekildi ve Felix'e oturması için kanepeyi işaret etti. Felix kanepeye yönelirken, Hyunjin odanın ortasındaki küçük masanın üzerinde duran büyük bir dilim keki fark etti. Gözleri parladı, kekin görüntüsü bile onu neşelendirmeye yetmişti.

"Ah, bu bana mı?" diye sordu Felix, heyecanla.

Hyunjin gülümsedi, sıcak bir şekilde. "Tabii ki sana," dedi, kahvesini eline alırken.

Felix, kekin yanına oturdu ve çatalına bir lokma alıp ağzına attı. Kekin tadı enfesti, tatlı ve yumuşak. Her bir lokmayı keyifle yedi. Hyunjin ise kahvesinden bir yudum alarak Felix'i izliyordu. İkisinin de yüzünde huzurlu bir gülümseme vardı, bu anın tadını çıkarıyorlardı.

Ejderha Felixi istiyor | HYUNLIXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin