Part 41

115 18 53
                                    

.

.

.

Hyunjin evde tek başına kalmış, düşüncelerinin ağırlığı altında eziliyordu. Felix'in bir kelime bile etmeden gitmesini kabullenemiyordu. Kalbi öfkeyle dolup taşıyordu, Felix'in ona inanmadığını ve ihanet ettiğini düşündüğü için sinirliydi. "Bana nasıl inanmaz?" diye kendi kendine sordu. "Bir kere bile konuşmayı hak etmiyor muydum?" diye devam etti, sesindeki kırgınlık ve öfke iyice belirginleşiyordu.

Yejiyi annesinin yanına göndermişti, böylece evde tek başına kalmıştı. Bu yalnızlık, Hyunjin'in içindeki acıyı ve öfkeyi daha da artırıyordu. Hep Felix'in güvenini kazanmaya çalışmıştı ama Felix, bir pürüzde onu terk etmişti. Bu düşünce, Hyunjin'in gururunu derinden yaralıyordu. "Onun güvenini kazanmak için ne kadar çabaladım," diye düşündü, gözleri öfkeyle parlıyordu. "Ama tek bir yanlış anlaşılma yüzünden beni terk etti."

Kolundaki dövme aniden parlamaya başladığında, acıyla kolunu tuttu. Dövme, Felix ile olan bağlarını simgeliyordu ve şimdi bu bağın kırmak için elinden geleni yapacaktı. 

"Artık bu acı beni öldürse bile Felix'le aramı düzeltmeyeceğim!" diye haykırdı sinirle. Dövmenin yanmasını hafifletmek için kolunu suyun altına tutmayı denedi, ama acı sadece fiziksel değil, ruhsal bir yara gibiydi.

Gururu incinmişti. Felix'in ona ihaneti yakıştıracağını asla düşünmezdi. Hyunjin, Felix'in ona olan güvenini yitirmesini hazmedemiyordu. Sevgisinden vazgeçmeyi seçti. 

"Onunla bir daha iletişim kurmayacağım!" diye karar verdi, sesi kararlı ve soğuktu. İçindeki öfke, adeta bir volkan gibi patlamaya hazırdı.

Hyunjin, düşüncelerinde boğuluyordu. Felix'in onu terk edişi, kalbinde derin yaralar açmıştı. "Bana nasıl inanmaz?" diye tekrar tekrar sordu kendine. Felix'in sevgisine ve sadakatine inandığı bir zamanda, onun böyle bir ihaneti düşünmesi, Hyunjin'in gururunu paramparça etmişti. Felix'in güvenini kazanmak için ne kadar çabaladığını hatırladıkça, öfkesi daha da artıyordu.

Onun için her şeyi yapmaya hazırdı, ama Felix'in bu yanlış anlaşılma yüzünden onu terk etmesi, Hyunjin'i çıldırtıyordu.

.

Felix, havaalanına vardığında yorgun ve bitkin haldeydi. Bütün yolculuk boyunca ağlamıştı ve gözleri şişmişti. Hyunjin'i başka biriyle göreceğine ölmeyi yeğlerdi. Onun ihanetini asla kabullenemiyordu. Yüreği paramparça olmuştu ve bu acıyla nasıl başa çıkacağını bilmiyordu.

Eve gittikten sonra ailesine bir şey belli etmemek için elinden geleni yaptı. Ancak, kardeşi Olivia durumun hemen farkına varmış ve ona yardım etmeye çalışmıştı.

Aile kontrolünden geçtikten sonra Olivia, abisinin yüzündeki hüznü ve kırgınlığı görmüştü. "N'oldu abi? Neden apar topar geldin?" diye sordu endişeli bir sesle. 

Felix, boğazındaki düğümü zorlayarak yutkunup, "Bir şey yok. Sizi özledim," dese de Olivia'nın gözlerinde bu yalanın hiçbir anlamı yoktu. Olivia, abisini yıllardır tanıyordu ve onun bu şekilde kaçıp gelmesinin altında derin bir acı yattığını hissediyordu.

"Sen benim abimsin. Seni tanırım. Sanırım o komutanla aran bozuldu," dedi Olivia, Felix'in kalbindeki yarayı daha da deşerek. Felix, komutan kelimesini duyduğunda boğazına bir yumru oturdu. Gözlerinde zaten dolu olan yaşlar daha fazla tutulamadan yanaklarına süzüldü. Kalbindeki o büyük acı, gözyaşlarıyla birlikte dışarı taşıyordu.

Felix, gözyaşlarına daha fazla hakim olamayarak kardeşine sarıldı. Hıçkırıklarla, "Beni aldattı!" dedi ağlamaklı bir sesle. Onun bu hali Olivia'nın kalbini de sızlatmıştı. Abisinin acısını dindirmek için ne yapacağını bilemiyordu ama onun yanında olmaktan başka bir şey yapamayacağını biliyordu.

Ejderha Felixi istiyor | HYUNLIXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin