.
.
.
Sabahın erken saatlerinde odanın kapısı sertçe vuruldu. Her ikisi bu beklenmedik gürültüyle birdenbire uyandı. Felix, gözlerinde korkuyla Hyunjin'e bakıyordu. Hızla yataktan kalkmak istediğinde Hyunjin onu bileğinden yakaladı ve "Ben bakarım. Sen uyu." dedi. Tabi ki Felix tekrar uyuyamazdı.
Hyunjin, yataktan kalkarak kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtığında, karşısında Changbin'i buldu. Changbin'in yüzünde belirgin bir sabırsızlık vardı.
"Ne istiyorsun sabah sabah?" diye homurdandı Hyunjin, sesi hala uykulu ama rahatsızlığı belli oluyordu.
Changbin, kaşlarını çatarak, "Hala uyanmadın mı sen?" diye karşılık verdi.
"Dersim öğlen?" diye yanıtladı Hyunjin uyanmamasına sorun olmadığını bildirerek. Tavırları rahattı Changbin'in aksine. Changbin Hyunjine biraz sinirlenmişti.
Tama onu azarlamaya başlayacağı sırada kapı aralığından Felix'i gördü ve kaşlarını kaldırarak, "Felix de mi buradaydı?" diye sordu, şaşırarak.
"E ne var bunda? Dün sen de Jeonjin'le değil miydin?" dedi Hyunjin, Changbin'in sorgulayan bakışlarını savuşturarak. Felix bu durumdan rahatsız olmuş, yatakta kıpırdanmıştı. Changbin'in bakışları kısa bir an Felix'in üzerinde dolaştı, sonra tekrar Hyunjin'e döndü.
"Beni ilgilendirmez," dedi Changbin, omuzlarını silkerek. "Ama verdiğim işi neden yapmadın? Sabahın köründen beri onu bekliyorum."
Changbin, Hyunjin'e bir dizi askeri raporu analiz etme ve stratejik bir plan hazırlama görevini vermişti. Bu raporlar, bir sonraki eğitim kampının yerleşimi ve güvenliği için kritik öneme sahipti, ancak Hyunjin bu görevi gece yarısı Felix'in rahatsızlığı nedeniyle tamamlayamamıştı.
Hyunjin, derin bir nefes aldı ve "Tamam, tamam. Kısa sürede halledip göndereceğim." dedi. Changbin'in yüzündeki ifade biraz yumuşadı, ama hala sabırsızdı. "Bir an önce yapmanı bekliyorum," dedi ve ardından kapıyı sertçe kapatarak oradan ayrıldı.
Hyunjin kapıyı kapattıktan sonra derin bir nefes aldı ve Felix'e döndü. "Tamam, hazırlanmalıyız," dedi. Felix hafifçe başını salladı ve yavaşça yataktan kalkarak odasına gitmek için hazırlanmaya başladı.
Bakışlarını Hyunjine çevirdiğinde gözleri aşağılara kaydı. Gayet belli olan kabarıklık ben buradayım diye bağırıyordu. Felix bu görüntü karşısında yutkundu.
Hyunjinin Felixi fark etmesi sonucu Felix bakışlarını hızla çekti ve kapıya doğru ilerledi. "Sonra görüşürüz komutanım. Ben gidiyorum." dedi ve hızla oradan kaçtı.
Hyunjin Felixin neden öyle davrandığını biliyordu. "Bunun sebebi senken, benden özür bekleme." diye kendi kendine mırıldandı. Gece beraber uyumuşlardı ve kendisi onun en ufak bir dokunuşu için deliriyordu. Eh, haliyle sabah böyle olması çok normaldi.
Hyunjin, bedeni ile ilgilenmek için banyoya yöneldi.
.
.
.
Eğitim alanında güneş, yavaş yavaş tepeye doğru tırmanırken, komutan Hyunjin askerlerine serbestlik vermişti. Serbest zamanlarını en verimli şekilde kullanmaları için onlara pratik yapma fırsatı tanımıştı. Bu fırsatı en iyi değerlendirenlerden biri Minho'ydu. Jisung ile beraber serbest dövüş pratiği yapıyorlardı. Minho, sık sık rakibine sataşıyor, her hamlede onu zor durumda bırakmaya çalışıyordu.
Birden Minho, Jisung'un poposuna dokundu. Felix, bu hareketi görünce şaşkınlıkla arkadaşına baktı. Jisung ise sinirlenmiş gibi yaparak, omzuna hafifçe yumruk attı, fakat bu yumruk, eğlencesine yapılmıştı. Jisung'un yüzündeki muzip gülümseme, bunun sadece bir şaka olduğunu gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Felixi istiyor | HYUNLIX
FanfictionEjderha lanetlenmişti. Hyunjinin bedeninde, onun duyğularından beslenerek yaşıyordu. Istediği ise bir şey vardı. O da Felix...