Geçmiş yıllarda yaşanan bir kaza sonucu bir aile parçalanmış, içlerinden bazıları vefat ederken bazıları da hasarlarla kazayı atlatmıştır. Fakat tek sorun, ailenin ebeveynlerin vefat etmesi ile tüm kardeşler farklı farklı yetimhanelere verilmiştir.
...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yeni yılınız kutlu olsun! Hepinize mutlu, huzurlu, bol başarılı bir yıl dilerim. 🎉
🎆🎇
"Bir gül kadar güzel ol; Ama dikeni kadar zalim olma. Birine öyle bir söz söyle ki, ya yaşat ya öldür; Ama asla yaralı bırakma." - Şemsi Tebrizi -
🎶
• Göktuğ Kalkan •
"Ceylin Öztekin ile bana bir görüşme ayarla Eymen. Bir de bugün yemek yiyeceğimiz ortakları detaylıca araştırın. Ona göre hazırlıklı gitmek lazım. Bir de Oğuz için en iyi doktordan randevu al. Bizzat ben götüreceğim." çalışma masamın karşısında ellerini birleştirmiş bir şekilde duran Eymen'e yapacaklarını sıralarken bir yandan da masayı toparlıyordum.
Hangi ara bu kadar dağılmıştı burası ya?
"Peki abi. Başka yapılacak bir şey var mı?" kafamı olumsuz anlamda sallayıp elimle kapıyı gösterdiğimde kafasını eğip odadan çıktı.
"Her şey üst üste gelmeye başladı..." kendi kendime mırıldanıp kafamı sandalyeye yasladım. Tavana doğru bir süre bakıp derin derin soluklandım. "Halledeceğim. Çok az kaldı, halledeceğim."
Daha iyi hissedince sandalyeden kalkıp çalışma odasında gözlerimi gezdirdim. Krem rengi duvarlara uyumlu koyu renkli mobilyalar bulunuyordu. Odanın karşılıklı iki duvarı boydan boya kitaplıktı zaten. Masamın arkasındaki duvarda da iki tane büyük boy, kahverengi dolap bulunuyordu. Aralarında iki tane büyük saksı çiçeği de odaya huzur veriyordu bence. Odanın ortasında ise meşe ağacından yapılma büyük bir çalışma masası bulunuyordu. Bilindik deri, tekerlekli sandalye ve masanın önünde karşılıklı duran tekli deri koltuklardan vardı.
Son olarakta duvarlarda bulunan iki-üç tabloyu sayarsak odam bu kadardı. Sade ama huzurlu.
"Saat olmuş on, ben hâlâ çalışıyorum... Kesin herkes okula gitmiştir." yine kendi kendime konuşurken aniden aklıma İlker ve İlkin geldi. Onları daha okula kayıt edememiştim ve şu an daha dün gezdikleri evde teklerdi.
Acele adımlarla odanın dışına gelip yatak odalarının bulunduğu kata çıkmak için merdivenleri çıkmaya başladım. İkilinin karşı karşıya duran odalarının kapılarını çaldım. İlker'in odasından ses gelmezken İlkin'den ufak tefek mırıltılar çıktı.
Sanırım ikisi de burada uyumuştu.
Kapının açılması ile İlkin'in uykulu suratı ortaya çıktı. Gözleri yarım açık bir şekilde zar zor bana bakıyordu. "Bir şey mi oldu?" kısık sesine gülümsedim. "Yok, bir an merak ettim uyanıp uyanmadığınızı. Özür dilerim uyandırdığım için." sonda mahcup bir şekilde konuşunca gülümsedi. "Sorun yok. Kahvaltı mı yapacağız?"