Özgür
Boynuma sardığım havluyla saçlarımı kurularken içeriden sesleri geliyordu. Sabah kahvaltı masasında ölüm sessizliği vardı ve konuşmak için duşa girmemi bekleyeceklerini tahmin etmiştim.
Ayağa kalkıp, kapıya doğru yürüdüm. Aralık kapıdan kafamı uzattığımda Ali'nin sesi netleşti. "Artık kulüpten sıkılmıştım. Başka bir şey nedeni yok."
Babasının itirazları, annesinin üzüntülü sesi arasında birkaç kere daha tekrar etti benzer sözleri. Bir an önce çıkıp gitmek ve olaya bulaşmamak en iyisi olacaktı.
Havluyu yatağa fırlatıp, montumu giyindim. Çantamı omzuma asıp, koridora çıktığımda sesler yükseldi.
Az ileride çıkış kapısı, hemen sol tarafta salon vardı. Yapmam gereken tek şey kısa bir hoşça kal çakıp topuklamaktı. Bu kadar basit. Şu salak vicdanım iki gündür bana yerli yersiz işler yaptırıyordu ve yine tereddüt etmek söz konusu olamazdı. Dudaklarımı dişleyip birkaç adım daha attım.
"Ama anne. Güneylere gitmeyeceğim dedim zaten. Bilgisayarımı neden alıyorsunuz? Baba, lütfen."
"Son zamanlarda çok değiştin Ali. Bir şeyler oluyor ve bizimle paylaşmıyorsun. Bize yalan söylüyorsun. Kim bilir öğrenmeseydik daha ne kadar-"
"Bölüyorum affedersiniz ama çıkmamız lazım."
Üçünün de bakışları aynı anda üstüme çekilince masum masum gülümsedim. "Ali hadi çok geç kaldık zaten. Gidelim mi?"
Gözlerini annesine doğru çevirip onay beklediğinde, Hülya teyze kafasını sallayıp, "Hadi çıkın siz." Dedi.
Yine kafamı taşlara vurmak için bir neden yaratmıştım. Defolup gitmek varken kalkıp beyinsizi kurtarmıştım ki bu durum alışkanlık haline gelmek üzereydi.
Ona olan kızgınlığımı neden harlayamadığımı anlayamıyordum. Süt dökmüş kedi gibi yüzüme bakması da işleri kolaylıştırmıyordu.
Parlayan elalarıyla bana gülümsediğinde, gözlerimi belertip, kapıya yöneldim.
"Adamsın."
"Boş yapma. Yürü." Deyip kendimi dışarı attım.
Hızlı adımlarla arkamdan geldiğini duyuyordum ama yine de yavaşlamadım. Olayımız, sırayla saçlamadığımız bir ilişkiye dönmüştü ve ben verdiğim kararların arkasında durmaya çalışmıyordum bile.
"Yavaşlasana." Koluma tutunup, yanıma adımladı. Ben hızlandıkça adımlarımı takipte zorlansa da peşimi bırakmıyordu.
"Babam fena çıkıştı. Neymiş ders dışı bilgisayar yasakmış. Kafayı yemişler resmen. Neyse. Cidden teşekkür ederim."
Cevap vermeden durağa girdiğimde, gelip yanıma oturdu. Yüzüme baktığını hissediyordum. Ama geceden beri kafamda dönen bin tane düşünceyi ötelemeye karar verdikten sonra bakışlarına karşılık vermek istemiyordum. O elaları bana iyi gelmiyordu. Aynı evde kalmak baştan hataydı. İşine burnumu hiç sokmamam gerekiyordu. Ve ben aksini yapıp duruyordum...
Halbuki o, kafamı allak bullak etmek için doğru düzgün uğraşmamıştı bile. Neyse. Düşünmeyecektim. Ne bir gece önce odasında olan tuhaflıkları, ne şu gereksiz uzun uzun yüzüme bakışlarında bir anlam aramayacaktım.
Çünkü yoktu. Çünkü en yakın olduğumuz zamanlarda bile, götünü dönüp yoluna bakması bir dakikasını almıştı.
Omzuyla omzuma vurup bakışlarımı üstüne çektiğinde, dilimi ısırıp kendime bir küfür savurdum.
"Tamam. Tamam. En sert çocuk sensin. Benden nefret etmeye devam edebilirsin. Ama kıyak hareketti."
Oturduğum yerden en sağa doğru kayıp, aramızda bir boşluk bıraktım.
Hiçbir şey demeden, direkt karşıya bakarak yanıma doğru kaydığında ise sert bakışlarımı yüzüne yolladım. Ama bana bakmak yerine önümüzde dikilip bize garip bakışlar atan insanları izliyordu.
"Eskiden de böyleydin. Biri çok yakının girerse uyuz olurdun hemen."
Kolundan tutup onu eski yerine ittiğimde sesli bir şekilde gülse de yine dibime girmedi. "Sana borçlandım."
Kafamı kaldırıp gök yüzüne baktım. Arabaların sesleri, insanların uğultusuna karışırken biraz kafa dinlemeyi diliyordum.
"Kalk hadi. Otobüs geliyor."
Otobüs gelip durana kadar da ayağa kalkmadım. İlk ders fizik olmasa okula bile gitmezdim sanırım. Otobüs kapısı açıldığı anda önüne geçip kendimi içeri attım. İkinci koltuktaki bir teyzenin yanına kıçımı bıraktığımda arka taraflar olduğu gibi boştu. Başımın üstünde dikilip, beni izlediğini yan gözle görüyordum. Arkasında biriken insanlar söylenmeye başladığında pes edip, nihayet ilerlediğinde göğsümü şişirdim.
Ona fazla maruz kaldığım ortadaydı. Kafamdaki düğümleri tez zamanda çözmezsem işlerin iyice boka saracağından da şüphem yoktu.
*
Eğer bölüme başlık koysaydım şöyle olurdu...Ben böyle uygulamanın... valla sınanıyorum💩