Ali
Kulağımdaki kulaklık sertçe çekildiğinde, gözlerimi aralayıp yavaşça ve arkaya döndüm. Bankın arkasında dikiliyor, tek eli montunun cebinde, çenesi hafif kalkık, alttan alta yüzüme bakıyordu.
Onu orada gördüğüm için şaşırmamı bekliyorsa da istediğini bulamayacaktı. Çünkü sıkılmıştım. Ne kadar kaçarsam kaçayım, hiçbir zaman tam olarak uzaklaşamıyordum zaten.
Elindeki kulaklığı kucağıma attığında ise aheste hareketlerle diğerini de çıkarıp çalan şarkıyı durdurdum.
"Ne yapıyorsun burada çilli?"
Yanımdaki çantayı çekip, elimdekileri içine tıkarken, bankın etrafını dolanıp, karşıma geçti.
"Aradım kaçkere. Telefonu da kapatmışsın."
Yüzüne kısa bir bakış atıp, ayağa kalktım. Senden kaçıyorum. Duygularımdan kaçıyorum. Yine ağzımdan salak bir cümle çıkıp, kendimi itin götüne sokmamaya çalışıyorum... diyemeyeceğim için sustum.
Bilmem kaç saat boş boş sokaklarda dolanmış, kafamı boşaltmaya, en azından eve gidecek cesareti toplamaya çalışmıştım. Lakin yanımda belirdiği anda boşa kürek çektiğimi de anlamış olmuştum.
Yanından geçip birkaç adım attığımda tabii ki kolumu tutarak beni durdurdu. "Yine nereye gidiyorsun?" Bıkkın bir nefesle ciğerlerini doldurdu "Ali bana neyin tribini yaptığını anlayamıyorum şu an? Ne yaptım oğlum sana?"
Pes edip "Ne istiyorsun?" Diye sorduğumda ise bakışları yumuşayarak yüzümü turladı.
Ağzı açılıp kapandı. Eline geçirdiği kozla beni iki saniyede sikip atabileceğini biliyordum. Ama yine de gözlerimi üstünden çekmek kolay değildi. Arkamdan gelmişti, bu bile başlı başına kafamı bok çukuruna çevirmeye yeterdi. Üstüne üstük bir de biraz endişeli görünüyordu. Veya bana öyle geliyordu. Aklından geçenleri hiçbir zaman kestiremediğim için, her şey bir sonraki hamlesi için hazırlık da olabilirdi. Ki daha önce yaşamıştım. Bana sevimli sevimli yaklaşıp tüm eski yazışmaları milletin önüne serdiği gün.
Kolumu bırakıp, oflayarak "Merak ettim yalnızca. Telefonun da kapalı olunca." diye çıkıştı.
"Nasıl buldun beni?"
Omzunu silkti. "Çilli radarım hala çalışıyor demek ki."
Düz kurduğu cümle ile içimde bir köşe titredi. Şu eski anıları olmadık yerlerde birbirimizin boğazına sokmak da yeni modaydı.
Çocukken her saklandığımda beni kolayca bulabildiği o zamanlardan vuruyordu, şimdi gözünün içine baktığımda bile görmediklerini düşünüp sırıttım. O ise hala biraz durgun hafif bir tebessümle cevap bekliyordu veya başka bir şey, başım kazan gibi olmuştu.
"Çok komik." hafifçe güldüm. "Biliyor musun eskiden hep kolay bulabileceğin yerlere saklanıyordum. Bilerek yani. O radarın bir boka yaramıyor Özgür."
"Diyorsun? İnsan hiç mi değişmez," diye başladığı cümleyi yarım bırakıp etrafa bakındı. Ellerini alnına düşen siyah saçlarının arasından geçirdi. Yeni fark ediyordum biraz dağılmış görünüyordu.
Gözlerini ovup yanımdan uzaklaşıp az önce kalktığım banka doğru gitti ve oturdu. Fırsattan istifade siktir olup gitmek yerine ben de ona doğru adımladım.
Dirseklerini dizlerine dayamış, gözleri toprak yolu izliyordu.
"Peki şimdi yine seni kolay bulmam için mi parkı seçtin?"