Özgür
Şalterin tamamen atmasına sebep 'gidiyorum' deyip arkasına dönmesi miydi yoksa, ondan yalnızca iki saniye önce ağzımın içine kadar girip, frene basabilmesi miydi, emin değildim.
Ancak buraya kadardı. Amına koyduğumun duygularını dizginlemeye çalıştığım onca zaman sonra ben de insandım. Bir sınırım vardı. Gözümün içine buğulu gözlerle bakıp, sonra da bir sikim olmamış gibi götünü dönmek yoktu kardeşim.
Gözüm kararmıştı. Ne kolundan tutup bedenini savurarak kendime çevirirken, ne yanaklarını sertçe kavrayıp dudaklarımı ağzına kapatırken düşünebiliyordum. Benimle dalga geçip geçmediği hatta sonrasında pişman olup olmayacağımız bile sikimde değildi.
Başlarda hareketsiz olan dudakları sonunda yavaşça kıpırdanıp, öpüşüme karşılık vermeye başladığında, bin voltluk akıma tutulmuş gibi titredim.
Öfke patlamasının yerine yayılan o tanımsız duygu öyle güçlüydü ki, hayatımda ilk defa birini öpmüyordum ama onu öpmek beynimde, vücudumun her köşesinde zelzele etkisi yaratıyordu.
Nefesim kesilmeye yakın, zorlukla yüzümü uzaklaştırıp kapalı gözleriyle karşılaştığımda, kalbimi ince bir sızı sardı.
Korkuyordum, hem de eşekler gibi korkuyordum, biraz sonra hava dağıldığında, her şeyin boka sarma ihtimali öyle yüksekti ki, bir bakıma gözlerini açmasını istemiyordum.
Birkaç saniye sonra yavaşça aralanın elaları, beni bulduğunda, hareket edemedim. Islak dudaklarını yalayarak yutkunduğunda ise aynısını yaptım. Ve tüm bunlar olurken hala ellerim yanaklarındaydı.
"Özgür."
Dağılmış sesi dünya ile aramda ince bir köprü oluşturur gibi olunca, tüm gücümü kullanarak, "Çilli, az uzaklaş istersen çünkü ben yapamayacağım." dedim.
Gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Rüyadan uyanır gibi. Ela irisleri tereddütle yüzümde gezerken içim titriyordu. Öfkeden çıldırdığım anlarda tek bir bakışıyla sarsılsam da dik durmak kolaydı. Dudaklarına bir kere değdikten sonra değil.
"Çilli."
"Hım?"
"Uzaklaşacak mısın? Parkta birileri olabilir-"
Birilerinin görmesi zerre umrum değildi, yalnız onun için, sonra canı daha sıkılmasın diye uyarıyordum. Ama üstüme eğilip bir daha dudaklarımızı birleştirdiğine göre benden de bu kadardı. Kollarını boynuma doladığında kazağından tutup kendime çektim.
Sabırsız hareketleriyle alt dudağımı ağzına yuvarlarken, elleri saçlarıma tırmanmış, kendini tamamen üstüme bırakmıştı.
"Yavaş."
Beni duymazdan gelip, öpmeye devam etti. Ensesini okşayıp dudaklarının arasında gülümsedim. "İnatçı mısın?"
"Sus." İkimizden birinin frene basması gerekiyordu. Tabii eğer afiş olmak istemiyorsak. Tek şansımız havanın kararmış olmasıydı ancak diğer taraftan yaşadığı mahalleden çok uzakta değildik.
Zar zor, kalan son beyin hücremi, tüm gücümle kullanıp, başımı geri çektim.
"Çilli durmamız gerek."
Boynunun iki yanına kayan ellerimle yüzünü uzaklaştırıp gözlerine baktım. Aşırı güzeldi. Aşırı güzeldi ve şu dünyada gördüğüm, bildiğim her şeyi unutturmaya yetecek, akıl almaz bir etkisi vardı üstümde.