Ali
Eğer sürekli iyi düşünürsem, eninde sonunda kötü şeylerden kaçabileceğime inanıyordum. Kafamı başka tarafa çevirmek kolaydı. O yüzden Güney'le yüzleşmek, evine gidip hesap sormak iki dakikalık mesafede olsa da yapmamıştım.
Özgür'ün bizde sonsuza kadar kalmayacağını en başından beri biliyordum, aksi salaklık olurdu ve buna rağmen, okul bittiğinde nasıl olacak diye asla sormamıştım. Hatta o sabah eğer annemin, Özgür'ün annesiyle telefonda yaptığı konuşmaya şahit olmasam belki de konuyu hiç açmaz, neyi ne kadar bildiklerini sorgulamazdım. Ve sonunda beni sik gibi bırakıp gideceğini öğrenmemiş olurdum.
Herkesin kendince beni korunmaya muhtaç, aptal bir velet olarak görmesinin altında da belki benim bu olumsuzlukları yadsıma huyum yatıyordu.
Çünkü kolaydı. Az acılıydı. Altından kalkamayacağım zorlukların radarından kaçmak, benim hayatta kalma şeklimdi.
Böyle biriydim. Özgür'ün gideceğini bana söylemediği bir dünya, Güney'in benim için en iyisine karar verip salladığı yalanlar, annemlerin yıllarca benden sakladığı tüm bilmediklerim, külliyen hepsinin sebebi en başından beri bendim. Yine bilmem kaçıncı defa biraz yenilmiş hissediyordum.
Okula doğru attığım adımlar her saniye biraz daha uzarken, düşünceler iyice ağırlaşıyordu. İlk defa kavga etmemişik, yıllar içinde defalarca birbirimize girmiştik ama ikinci kere kalbim bu denli kırılıyordu.
Benim hayatımda olmadığı hatta düşman olduğumuz zamanlar bile elimi uzatabileceğim bir mesafedeydi her zaman. Ama şimdi, eğer gerçekten gidecekse, aramızda hala tam olarak nereye konumlandıracağımı bilmediğim şu salakça ilişki dahil her şey azalarak yok olacaktı.
Belki de en başından beri bir şey beklememem, kısa zamanda kendimi ahmak gibi kaptırmamam gerekiyordu. Kısa zamanda mı? Aptal bir gülüş yayıldı suratıma.
En acıklısı en başından beri yalnızca onun etrafında dönüyor olmamdı. Çocukken en mutlu olduğum anlardan, korktuğum, üzüldüğüm tüm zamanlara kadar hep aynı kişinin dibinde bitiyordum.
Peki şimdi ne yapacaktım? Gittikten sonra? Hiçbir şey olmamış gibi hayatıma nasıl devam edecektim? Ki hayatıma hiçbir şey olmamış gibi devam etmek istediğimden emin değildim. Ama işlerin daha kötüleşeceğini öğrendikten sonra mutluymuş gibi, işler yolundaymış gibi, her şey iyi olacakmış gibi de yapamazdım.
Okul kapısından içeri girip, hiç duraksamadan sınıfa çıktım. Güney yoktu. Çok komik, görünmez olmak ilk defa beni rahatsız ediyordu. Onca insanın hayatından çıkıp gideli çok zaman olmuştu aslında ve tuhaftı ki, ilk defa yalnızlığımla yüzleşiyordum.
Hayatımda iki yüz vardı. Çantamı yere bırakıp, kitabı çıkardım ve yanağımı üstüne dayadım. İki hayatım, birinde hep korunması gereken bir ezik, birinde geride bırakması basit öylesine biriydim.
Az sonra hoca sınıfa girdi. Bir şeyler anlatmaya başladığında aldığım uyarıyla istemesem de dikleştim.
Yan gözle baktığımda, sınıftakiler uykulu gözlerle, anlatılanları takip ediyorlardı. Boğulacakmışım gibi bir his boğazıma otururken, yutkunmaya çalıştım. Duvarlar, öğretmenin sesi hepsi üstüme geliyordu.
Bir yanım nasıl buraya vardığımı tam olarak idrak edemezken bir tarafım her şeyin jet hızıyla tepe taklak olmasının korkusuyla boğuşuyordu.
Nefes alamayacakmışım gibi. Zaten hep öyle olmaz mıydı? Bozuk musluğu bir kere açarsan sular altında kalırdın.
Beni bırakıp gidecekti işte. Bir kez daha geride kalacaktım. Unutulacaktım. Ve yalanlarla beni sarmalayacaklardı. Bir süre. Annemler canımın yanmadığına karar vermek için bir kere gülümsememe bakacaklardı. Belki Güney'i bile affederdim. Sırf yalnız kalmamak için. Sırf uyum sağlamak için.
İpsiz sapsız tüm o düşünceler ense kökümde ağrıya dönüşürken, kendi kendime saçlamadığımı sayıkladım. Dünyanın sonu değildi ya. Bir şekil alışacaktım elbet. Daha önce de alışmıştım.
Ama canım yanıyordu. Ve gidecekti. Kalbim sıkıntıyla boğuştuğundan, kapının vurulmasını dahi duymamıştım. Gözlerim yanıyordu. Hoca adımı seslendiğinde, ellerimi saçıma daldırmış, sırayı izliyordum.
"Ali!"
Yavaşça yüzümü kaldırıp, kaşları çatık bir şekilde bana bakan hocayla karşılaştım.
"Müdürün odasına. Hadi kalk."
Kapıya doğru baktığımda, oradaydı. Yalvaran bakışlarıyla gelmemi işaret ederken, yavaşça ayağa kalktım. Değil kavga çıkaracak karşı koyacak enerjim bile kalmamıştı.
*