Ali
"İyi değilim."
Özgür iki saattir çevremde pervane gibi dönüyordu.
"Ver şu eline bakayım."
"İstemiyorum. Gerçekten biraz bıraksan iyi olacak."
"Çilli," önümde çöküp, dizlerime dokundu. "Hadi ama. İzin ver eline bakayım. Lütfen."
Elimi tutup, kızarık boğumlara dokundu. "Acıyor."
"Temizledikten sonra saralım."
"Onu öldürebilirdim. Biliyorsun değil mi?"
Ayağa kalkarken, anlayışlı bakışlarını üstümden çekmedi. "Biz bir tane yumruk attık diye azar yiyelim, bana çıkış, sonra da adamın ağzını yüzümü dağıt. Hayatımda bir kişinin daha hapsi boylamasına ihtiyacım yok çilli."
Kurduğu cümle ile kalbim acıdı. Hala tüm detayları öğrenmemiştim ama onca sene çektiklerini hayal bile edememek... kendimi çok aşağılık hissediyordum.
"Kimseye öldürmeyecektim. Öyle demek istemedim." Saçlarımı sevip arkasını döndü. Tam odadan çıkarken duraksayıp bana baktı.
"Kendini suçlu hissetme çilli. Çünkü o batağa girersen, ben de çok temiz değilim."
Ne söylemem gerektiğini bilmediğim için sustum. Bir kaç saniye sonra elinde gazlı bez ve bir kaç kremle geri geldi.
"Adam cin olmadan ikimizi de çarpmış." Tam karşıma oturup, elimi dizinin üstüne koydu. Siyah kirpikleri kıpraşırken arada yüzüme bakıp, tekrar işine dönüyordu.
"Merak ediyorsundur. İş yerinde bir kavga çıkmış. Ortağıyla. Takıştıkları sırada adamı öyle bir itmiş ki, Süheyl amca, belki hatırlarsın, kafasını kalorifer peteğine çarpmış. Yoğun bakımın ikinci günü öldü. Yani ölmüş. Sonrası polisiye dizisinden hallice." Gülmeye çalıştı ama yapamadı.
"İlk duyduğumda, zavallı annem iki büklüm olmuştu. Hayatımın bittiğini sandım. Herkesten sakladık. Sana söylememiştim. Utanmıştım anlıyor musun? En başta o yüzden kaçmıştım. Sonra, bilmiyorum, sensiz yapamayacağımı anladım galiba. Ve iki hafta sonra geldiğimde, Güney'le karşılaştık. Bana, korktuğunu söyledi. Bir daha benimle görüşmek istemediğini. Aptal kafam... Ve daha kötülerini. Düşünemiyordum. Zaten evdeki durumlar çok iç açıcı değildi çilli."
"Nasıl?"
Gözlerime dalgın bir edayla bakarken hala kremi sürüyordu. "Çok kavga ediyordu. Bizimkilerden bahsediyorum. Evde işler iyi değildi ve annem dedemlerden yüklü borç almıştı. Sonradan öğrendim tabii. Pezevenk herif, annemi de iyi sömürmüş. Yani dedemi. Bir de annemi dövüyordu. Benim gözümün önünde hiç olmadı ama izlerini görüyordum. Dışarıya melek içeride cehennem azabı misali. Yani zaten boşanacaklardı."
Boğazım öyle bir düğümlenmişti ki, bir an nefes alamadım. "Kimseye söylemedik. Boşandılar dedik. Güney'in babası falan biliyordu tabii. Şirketlerinin de avukatıydı. Neyse. Hikaye bu."
Burnumu çekip, zorla yutkundum. "Neler yaşamışsın."
Buruk bir gülümseme ile yüzüme baktı. "Daha iyi oldu. Yani babam gidince."
"Öyle deme ama,"
"Öyle çilli." Parmaklarımı öpüp, "Bazen insanın başına çok kötü bir şey gelir, bir daha iyi olmayacağını sanırsın. Ama babamın gidişi bizin kurtuluşumuz oldu. Bir nevi. Senle olan kısım hariç."