Ali"Duru'dan ayrılmış şerefsiz."
Çizgi romandan kafamı kaldırıp Güney'e baktım. Demek doğru söylemişti. Bu denli hızlı bitirmesini beklemiyordum. İlgilenmiyor gibi ifadesiz durabilmek için yanağımı dişliyordum.
Tekrar kitaba döndüğümde, "Sen biliyor muydun?" Diye sordu.
"Yo."
"Tavrın hiç de öyle demiyor. Siz o piçle konuşuyor musunuz?"
Konuşmak mı? Her fırsat dilimizi birbirimizin boğazına sokuyorduk. Artık dayanamadım. Keyiften kıvrılan dudaklarımı birbirine bastırıp, "O şerefsizle işim olmaz." dediğimde elimdeki çizgi romanı çekti.
"Napıyorsun lan? Versene şunu."
"Sınava gireceksin az sonra."
"Ben de ondan okuyorum geri zekalı. Stres atmam lazım. Ver şunu."
"Özgür'le ne iş?"
Bedenimi arkadaşıma çevirip kolumu sıraya dayadım. "Asıl sen ne iş? Gören de senden ayrıldı sanacak." Göz kırparak sorduğum soruyla gözlerini kaçırdı.
"Dallamadan nefret ediyorum."
"Evet. Biliyorum. Benim için. Yoksa senin şahsi bir meselen yok?"
"Ne meselem olacak o şerefsizle. Tabii ki senin için."
"O zaman ne konuşuyoruz şu an?"
"Bir şeyler değişmiş."
"Abart amına koyayım. İki dakikalık keyfimin içine et."
Derin bir nefesle gözlerini bana çevirdi. "Ağlıyormuş kız."
"Ee?"
"Hayatta herkese zarar piç herif. Kimseyi sevemez. Kullanıp attı kızı."
"Kanka, seni ilgilendiren kısmı anlamadım. Duru destek derneğine mi girdin? Bize ne?"
"Kıza üzüldük alt üstü. Sen de normalde saydırırdın."
"Unuttun sanırım. Duru benim ex. Her fırsatta yüzüme bakıp beni küçük düşürme fırsatlarına balıklama atladığı, samimi bir ilişkimiz var. Affedersin ama kime saydırmamı bekliyordun?"
"Tamam da o başka bu başka."
"Ha kadın hakları açısından konuşuyoruz?"
Yüzüme uzun uzun bakıp, oflayarak önüne döndü. Az sonra sınav kağıtlarıyla sınıfa giren hocayla, ben de ensesine geçirip "Rahatla biraz lan." Deyip önüme döndüm.
Kankalık başkaydı, her boka burnunu sokmak başka. Şimdi düşününce Güney de hep böyleydi galiba. Söz konusu Özgür olunca abartı bir şekilde alınganlığı tutuyordu. Şu temel sorunları aşınca ona da durumu anlatmamın bir yolunu bulmalıydım.
-
Sınavdan otuzdan yukarı alma ihtimalim yoktu. Mantıksız gelecek ama yine de içimde kaynayan bir neşe taşıyordu. Ayrılmıştı. Duru işine bir çentik atıp, yolumuza bakabilecektik. En azından kimsenin metresi değildim şükür. Kendi kendime gülüp, duvarın köşesinden döndüm. Bunu şerefsize desem yarım asır dalga geçerdi.
"Zehir zıkkım olsun."
Kıs kıs gülerek yüzüme baktı. "Eksik olma." Dumanı yüzüme üfleyip, sigarayı yere bıraktı. Ayak ucuyla ezdiği izmariti toprak tarafa itip, ellerini cebine soktu.