42

623 55 9
                                    



Özgür



İçeriden yükselen seslere açtım gözlerimi. Perdeler hala kapalı olduğu için günün hangi saatindeydik anlayamıyordum. Yatağın içinde gerinip, yanımdaki boşluğa baktım. Normalde benden önce kalkmazdı, telefona uzanıp saati kontrol ettiğimde bir yarım saat daha uyuyacak sürem olduğunu fark ettim.

Ancak Ali'nin yine yükselen sesi buna mani oldu. Doğrulup, etrafa bakındım. Çantası çalışma masasının üstündeydi. Eşyaları da öyle. Bacaklarımı aşağı düşürüp, tüm dikkatimi seslere vermeye çalıştım. Kapı tamamen kapalı olduğu için boğuk seslerden hiçbir şey anlaşılmıyordu.

Bir kaç saniye sonra dayanamayıp ayaklandım. Sandalyenin arkasında aslılı fermuarlı hırkasını üstüme geçirip, kapıyı araladım.

"Hiç mantıklı değil!"

Hülya teyze fısıltı halinde cevap verdiğinden, onun söyledikleri anlaşılmıyordu. "Hayır anne. Hepiniz bilmenize rağmen bana söylemediniz. En yakın arkadaşımdı. Yıllarca konuşmadık... İnanamıyorum. Neyse ya."

İçimden gelen, yanına gidip, araya girmekti. Yine de işleri daha karmaşıklaştırmak istemedim.

Az sonra saçlarını karıştırarak çıktı kapıdan.

Koridoru hırsla geçtip tam kapıya gelene kadar beni fark etmemişti.

"Özgür?"

"Günaydın."

"Ne zaman kalktın?"

"Biraz önce. İyi misin? Her şey yolunda mı?"

"İyiyim." Yanımdan geçip odaya girdi. "Hatta süperim. Hazırlanacağım. Sen istersen kal. Kahvaltı yapmayacağım."

Arkama dönüp sinirle eşyalarını çantasına tıkıştıran hallerini izledim.

"Neye bakıyorsun?"

"Tamam. Beni de bekle. Banyoya gidip geliyorum."

"Sen bilirsin." derken yine toparlanmaya girişmişti bile.

Hızlı bir kararla, kapıyı aralık bırakıp, mutfağa doğru ilerledim. Hülya teyze mutfak tezgahına yaslanmış elinde kahvesiyle öyle dalgın, boş bir noktaya dikmişti gözlerini.

"Günaydın."

Oldukça kısık çıkan sesime rağmen irkilerek, yorgun bir gülümseme oturttu yüzüne.

"Günaydın Özgürcüğüm. Sana tost yapmamı ister misin?"

"Dışarda bir şeyler atıştırırız. Sen iyi misin Hülya teyze? Yapabileceğim bir şey var mı?"

Fincanı yavaşça yanına, tezgaha bırakıp, bana doğru yürüdü, kolumu sıkıp, "Düşünceli çocuk. Yok bir şey canım. Sen Ali'nin yanında ol yeter." dedi.

"Tamam. Tabii ki. O zaman ben banyoya gideyim." Tek yapabildiğim buruk bir şekilde gülümsemekti.

-

"Konuşmayacak mısın?"

"Konuşuyoruz ya. Simiti uzat."

Sepeti uzatıp, gözlerimi devirdim. "Ne oldu evde?"

"Hiçbir şey."

"Ali hadi ama. Annenle tartıştınız biliyorum,"

"Ne soruyorsun o zaman? Madem duydun. Kapat konuyu, tabii senin söylemek istediğin bir şey varsa ayrı."

Dönersen Islık ÇalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin