33

549 69 14
                                    

Ali: İki dakikan var (08:52)

(08:52 Görüldü)



Özgür



Yüzümde aptal bir gülümseme ile telefonu kapatıp, Dağhan'ın omzunu sıktım.

"Sen devam et. Geliyorum ben."

"Nereye kanka?"

"Çişim geldi. İşemeye. Gelecek misin?"

"Çişin mesajla mı geliyor?"

Kendine göre büyük mantık yürüttüğü için kısa çaplı bir şok yaşadım.

"Ne yazmış Ali?"

İkinci şok dalgasıyla gözlerim yuvalarından fırlayacaktı. "Ne Ali'si oğlum. Sen hipermetropsun."

"Doğru mesafeden bakınca görebiliyorum kanka. Ne istiyormuş çilli?"

"Oğlum o değil diyorum. Yanlış görmüşsün. Duru mesaj atmış."

Gözlerini kısarak yüzüme bakıyordu. Gülsem mi çıkışsam mı karar verene kadar "Var bir işler." deyip omuz silkti.

Yürümeye başladığında ise arkasından bakakaldım. Hayır sosyal zekasızların önde gideninin şüphelenmesi iki dakikasına aldıysa, vah halimize. Bir şekilde fena patlayacaktık. Merdivenleri koşar adım çıkıp, üçüncü kattaki sınıfların bir bir kapısını açtım. Dördüncü denememde, bedeni tam karşımdaydı. Orta sıralardan en öndekine yaslanmış, telefonuna bakıyordu.

"Uçarak mı geldin?"

Yüzüme bakmadan geçtiği taşağı umursayacak organım rafa kalktığı için, kapıya dayanıp "Çağırdın geldim." diyebildim yalnızca.

Telefonu cebine yerleştirip, kafasını kaldırdı ve gözleri beni buldu. Ukala tavrına karşılık sokacağım tonla laf olsa da, az önce panonun önündeki halleri beynime derin çentikler atmıştı ve tek sikimde olan şey dudaklarıydı.

"E, orada mı takılacaksın?"

Sıranın üstüne yerleşip, bacaklarını salladı. "Gelsene."

Rahat görünmeye çalışmadım bile. Üç adımda mesafemizi kapatıp, bacaklarının arasına yerleştim. Aynı hızla boynunu kavrayıp, dudaklarına yapıştım.

Çıkardığı sesler beni kendimden geçirmeye yeterdi aslında. Yetmez gibi, elleri yolunu bulmuş, göğsüme, karnıma, sırtıma dokunurken ve dili ustalıkla ağzımda dolanıyordu.

Bağımlısı olmam için kısacık bir süre yetmişti. Diğer tüm sorunlar dudaklarının arasındayken önemsizleşiyordu. Sanki onca zaman birbirimizden nefret ederken bile bugünü bekliyorduk. En azından benim için öyleydi galiba. Çünkü kendime verdiğin tüm sözleri unutmuştum. Eli saçlarımın arasında tırmandığında, üstüne doğru eğilip onu geriye yatırdım.

"Düşeceğim."

"Tutuyorum ya."

Beline sarılıp, geriye yatırdığı boynuna doğru inerken zil sesi duyuldu.

"Gitmemiz gerek."

"Evet."

Birbirimize baksak da ikimiz de ayrılmak için hamle yapmadık.

"Yamuldum."

Kollarından tutup onu dikleştirdim.

"Yalan söyleme. Zaten yamuksun."

Diklenerek, "Sen ne kadar komik biriymişsin. Esprileri önceden mi hazırlıyorsun?" dedi.

"Doğaçlama." Deyip göz kırptım. Onun da dudakları hafif kıvrıldı. "Bundan sonra yapma. Önceden çalış. Kulaklarımı kanattın."

Dönersen Islık ÇalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin