10

1.2K 132 18
                                    

Öncesinde bir bölüm daha var!!

-

"Şunun yüzüne bak hele."

Gözlerimi Güney'in işaret ettiği tarafa doğru çevirdiğimde kalbimde heyecanlı bir çarpıntı oluştu.

Okul kapısından içeri heybetli bir giriş yapmış, gözleri deli fişek gibi öğrencilerin arasında dolanıyordu. Ben ise merdivenlerin başında arkama yaslanmış elimdeki simidi tırtıklıyordum. Ne güzel bir sabahtı be!

Aslında iki azar ve uyarıyla yırtar diye düşünmüştüm lakin dilini tutamamıştı demek ki beyinsiz.

"İçeri girelim mi? Olay çıkmasın."

"Sen gir. Ben simit yiyorum."

"Kanka iki dakikaya simit değil dayak yiyeceksin. Risk alma derim ben."

"Oğlum asıl riski alan kendi olur. Yeni uzaklaştırma almış herif kalkıp kapı girişinde bir şey yapamaz. Bir bildiğimiz var elbet. Sen git."

"Yok ben de duracağım."

Sonunda gözleri beni bulunca olduğu yerde dondu adımları. Kısa bir an Güney'e sonra yine bana baktı. Gözlük taktığı için ekstra mal görünüyordu. Lenslerine ne olmuştu ki? Acaba Hümeyra teyze ceza mı vermişti? Yok sanmıyordum çünkü benim anacığıma göre bir melekti annesi. Şeytan doğurmuş bir melek.

Ellerini montunun cebine sokup çenesini hafif yukarı kaldırdı. Ben de ince bir baş selamı ile onurlandırdım puştu.

Hemen o an Duru'nun küçük bedeni koltuk altına girip, kollarını bedenine sardığında ise gözlerimi devirdim. Bir uyuz oluyordum ki şu pıtırcık hallerine, o mutlu oldukça benim ömründen çalınıyordu sanki.

İkili, birlikte kapıya doğru adımlarken, kulaklıktan birini aşağı indirdim. "Güney topukla. Buradan gerisi bende."

İstemeye istemeye içeri girdi. Simitten güzelce bir ısırık aldığımda, tam yanıma varmıştı en sevdiğim ikili.

"Sen git güzelim. Ben gelirim birazdan."

"Ama Özgür,"

"Geliyorum hemen aşkım. Ufak bir işim var."

Kusar gibi yaptığımda, Duru ters bakışlarını bana yollayarak girdi içeri. Onla göz göze geldiğimizde ise hemen şebek gibi sırıtma modumu açtım.

"Günaydın asi çocuk. Gözlerim hep seni aradı."

"Hasretim fena koydu diyorsun." kolunu kapının köşesine dayadı. Kafamın az yanına. Rahat görünüyordu. Rahat ve her zamanki gibi şerefsiz.

"Koymaz mı? Aramızdaki nefret bir şekil alışkanlık yapmış herhalde. Seni acı çekerken görmediğim her dakika kalbim sızlıyor. Bu arada simit ister misin?"

Simidi yüzüne doğru ittiğimde hiç beklemediğim bir şekilde eğilip ısırık aldı. O an şaşkınlıkla kalakalmıştım ki kafasını geri kaldırıp açık ağız çiğnedi öküz arabası. "Aç köpek, insan az küçük ısırır."

"Kesene bereket. Afiyetle yedim." dedi karnını ovarken. Hastaydı lan bu çocuk. İnsan düşmanı elinden simit de yemezdi artık.

"Boğazında kalsın amin. E anlat annen naptı? Kadının şansı da böyle rezil bir oğlu olması. Baban olaydı,"

"Beni illa gel burada sik diyorsun." dedi ifadesi hızla bozulurken. Damarına basmak için dememiştim. Öyle bazen aklıma gelen çıkıveriyordu ağzımdan. Kısa bir an pişman olacak gibi olsam da yüzündeki sinir gayet iyi yaptığımı müjdeliyordu.

"Yok öyle demiyorum da. Beni kin ve öfkeyle bezdiremeyeceğini anlamış olmanı umuyordum. Allahın yolladığı işaretleri takip et. Benimle boy ölçüşemezsin. İman et kanka."

"Ettim."

Sırtındaki çantayı sakince düzeltirken gözleri yüzümü turluyordu. "Ve dedim ki hasreti çok uzatmak olmaz. İyi görünüyorsun ama. Özellikle şerefsiz bir korkağa göre oldukça iyi."

"Şerefsiz ve korkak kelimeleri benim lügatımda onurlu yaşama denk kanka. Oradan vuramazsın."

Kafasını iki yana salladı. "Doğru söyledin. Ama yaratıcı zekan yerli yerinde. Hakkını vermek lazım."

"Oğlum kafa bu kafa. Hocaya bi sevgili bulun dediğinde seni kesecek gibi bakmıştı onu hatırladım."

Bir an düşündü. Hatırlamaması normaldi aslında. "Ne zaman?"

"Oğlum geçen soyunma odasındaki dalaşmadan sonra müdür boyumuzun ölçüsünü vermişti ya,"

"Oha." Yüzünü şerefsiz bir bakış sardı. "Benle ilgili her detay hala aklımda diyorsun."

"Siktir git be ne alaka?"

"Vay anasını be çilli. Şu bana düşkünlüğünden geçememeni anlıyorum ama yine de her ettiğim lafı hafızana kazıman,"

"Ne alakası var beyinsiz? Her gece yatmadan önce okul bitse de bi daha sikko yüzünü görmesen duası ediyorum!"

"O kadar vahim diyorsun?"

"Ulan, çok isterdin değil mi? Benim gibisini bulamazsın bak sonunda sen de aydın bence. Ancak sana kötü bir haberim var. Olmaz o iş kanka. Şimdi bana ters psikoloji falan yapmaya çalışma. Peşimde dolaşmaların sökmez. Şu upuzun on yedi yıllık hayatımda aldığım en doğru karar ne biliyor musun?"

"Sormadım say."

"Söyleyeyim. Senin gibi puştu hayatımdan çıkarmak. Arkadaşlığımızı bitirmek. Ki doğruya doğru arkadaş bile sayılmazdık. Hatırlamıyorum da işte. Neyse ne."

Yüzü bozulduğunda ben de asık suratımla vereceği cevabı bekliyordum. Genelde bel altı değil üstü çalışırdık ancak nedense şimdi işler biraz değişmişti gibi. Ben yine ondan kamera falan iplemeden bir tekme beklerken, elini dayadığı yerden çekti. Etrafa kısa bir tur atarken, koyu gözleri düşünceli görünüyordu.

Sonra tekrar yavaşça yüzüme baktı. "Doğru."

Doğruydu  tabii. "Arkadaş sayılmazdık." ben ne demiştim? Arkadaş değildik işte. Şimdi ne bok yemeye beni tekrar ediyordu. Allah'ın geri zekalısı benim laflarımla beni vuracağını falan mı sanıyordu. İçimdeki sıkıntılı bir his dağlanırken, "Aynen." diyebildim. Başını salladı. Omzumu sıkıp, arkasını döndü. 'E bu ne şimdi, bu kadar mı?' diye sormamak için kendimi zor tuttum.

"Selametle." deyip siktir olup gittiğinde ise zil çaldı. Bir şekil kafasında dönenleri okuyamıyordum ancak içimden bir his iç sıkıntımın geçmesi için onu dövmenin bile yetmeyeceğini söylüyordu. Ki pratikte dayak yiyen de genelde ben oluyordum.

*

Ali haklı bence, hangi konuda diye sormayın bilmiyorum, o yüzden Özgür de haklı deyip çekiliyorum💅🏻

💕

Dönersen Islık ÇalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin