29

621 75 23
                                    

Ali



"Ali? Geldiğinden beri yüzün gülüyor hayret, anlat bakalım, iyi bir şeyler mi oldu?"

Annemin bir şeyler söylüyordu, makarnadan iki çatal üst üste ağzıma tıkarken gözlerim hemen yanımda oturanı buldu. Gözlerini belertip cevap vermemi işaret ediyordu ama soruyu tam olarak yakalayamamıştım ki... çenemi elime yaslayıp, kaşı gözünü oynatan aptala gülümsedim.

Masanın altından attığı tekmeyle kendime gelip "Yirmi üç almışım. Ama dert değil. Çok çalışacağım." dediğimde, ağzına götürmek üzere olduğu çataldaki köfteyi olduğu gibi yutup öksürmeye başladı.

O sırada masada kopan kıyamete rağmen ben hala aptal aptal ona gülüyordum, o ise göğsüne vurup yemeği sindirmeye çalışıyordu. Tabağımın yanımdaki su dolu bardağı alıp uzattım. Gözümün önünde boğulmasını istemezdim. Bir şekil ölecekse benim ellerimden olmalıydı.

"Bir de utanmadan yirmi üç diyor. Özgür sen kaç aldın?"

Suyu bir dikişte içip, gözlerini üstümden ayırmadan "Doksan beş Hülya teyze." dedi tek kaşını kaldırıp.

Yeni bir gürültü kopmaya başladığında kafam biraz açıldı. Neyden konuşulduğunu fark ettiğim anda aptal sırıtışım yırtıldı, şerefsiz durduk yere neden ders mevzusunu açmıştı ki? Sinirle ona döndüm. Ağzımı oynatarak "Götsün." Dedim.

"Çok ayıp. Annenin yanında..."

Ulan az bile demiştim. Bir de anneme oynuyordu.

Hülya hatun da hemen gaza gelip şimdi terbiyemden vuruyordu. Oflayarak gözlerimi devirdim.

"Annem. Abartma allasen. Biz hep böyleyiz."

"Bir de övünüyor. Yok bu çocuk beni delirtecek sonunda. Kimse demiyor ki nöbetten çıkmış, annemizi üzmeyelim. Napacağım ben seninle?"

"Üzülme Hülya teyze. Daha önümüzde iki sınav daha var. Eminim geçer not alır."

Göte ters bakış atıp, anneme tatlı tatlı gülümsedim.

"Doğru diyor anne. Daha iki sınav var. Geçer not değil, okul birincisi olacak oğlun."

Peki konu nereye mi bağlandı? Annem o gazla, karakter yoksununa dönüp, beni çalıştırmasını söylemeye başladığında bir an kulaklarıma inanamadım. Oğlum ben aceleyle yemek bitsin diye uğraşıyordum, iki öpüşeceğiz diye, ikisi bir olmuş, özlük haklarıma saldırıyorlardı.

Ve ne kadar itiraz etsem de bir türlü dinletemedim. Neymiş efendim, bunca zaman yapamamışım, sabrı kalmamış, yok sınav senesiymiş, sanki dünyanın sonu, biri de kalkıp oğlum sen ne istiyorsun, neyden hoşlanıyorsun diye sormamıştı.

O gerilimin ortasında bile gözlerim gözleriyle buluştuğunda kafam bulanıyor, neye kızdığımı unutacak gibi oluyordum. İstemsizce dudaklarına baktım. Sikmişim sınavı, canım yalnızca bir şerefsizi öpmek istiyordu. En azından kısa vadeli planım buydu.

Nasihatler ve bağırışlar arasında yumruğunu ağzına götürüp gürültüyle boğazını temizledi, baktığım yeri fark edince zor da olsa kafamı çevirdim. En iyisi bakmamaktı. En azından annem tam karşımda otururken.

"İyice bıraktı çalışmayı. Hayır ne yapsak anlamıyor..."

Kadının abartma kabiliyetine diyecek laf bulamıyordum. Ayrıca okul ortalamasını tek başıma aşağı çekmek de bir başarıydı. Herkesi mutlu edemezdim sonuçta. Şimdi kendi işime bakacaktım.

Dönersen Islık ÇalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin